kanıma çakıl taşları karıştırdım seni çıkarınca

kıpırtı ve bir fısıltıyla sis indi tüm varlığıma

sönebilen şeyler södü, dön şimdi, sekiz tur

hey! orda mısın, orda mısın? benimle kal

savurduğum bunca söz bunca laf bunca şeyler hatrına 

haklı çıkmanı diliyorum sekiz tur bağlı her çaputta 

benimle kalmalısın.


en başa dönüyorum sözcüklerin bir araya gelmeden önce ne ifade ettiğine bakıyorum 

bakıyorum mesela 

ilk önce kendime, ne ifade ediyorum

sen mesela tek başına ne ifade ediyorsun 

bir ayna hiçbir şey yansıtmasa mesela 

ne ifade edebilirdi

bir tanrı ona tapılmasa… 

tövbe est.


ilk turu çaputun ilk turda kendini yansıtır ayna 

ilk turda ben babamı yansıtmışım annem söyledi 

sonra belki ikinci ya da üçüncü turda gizlendiğim örtüyü sıyırabildim üzerimden 

gözetleme deliklerimi lehimleyerek terk edebildim annemin söylemlerini 

beni alkışlamalısın 

çünkü kararlıyım bir şeylerin vazgeçilmezi olmaya 

ne var ki şimdi üzerinde yürüdüğüm toprak.. 

ve bir de sen, sen bir de.. 

ne var ki şimdi dalına çaputlar doladığım toprak!

biliyorsun, besleyecek ölümümü 

ve bir de sen

dön şimdi. 

tam vakti değil mi bana dönmenin 

ben sana böylesine dönmüşken böylesine yüzümü sürmüşken sana 

açmışken içimi ve olamıyorsa kanım ağır seni çıkarınca 

üflediğin bu hava ya da her neyse 

oh.

bense; bana katılan her şey baş tacıdır diyebilirim.

en içten bu dua


bir taç yapıyorum başıma, başıma gelebileceklerden bir çorap örüyorum 

üç düğmeli bir ceketin sekizinci iliğini boş geçiyorum 

boynuma doluyorum avuç içlerimi terleten.. günah.

öhö öhö burda boğazıma diziliyor merhametin.

dön şimdi yüzümü yüzüne sürdüğüm dua


işte yine burdasın kanıma çakıl taşları karışsa da

kaç bucak varlığın ve kaç çaput eder kabul olmamış dilekleri öksüz kalplerin

katılaşıyorum, kendini kanıtla.