Saçlarını aç.
İzin ver yağmurun ıslatmasına.
Her yanından geçen insanın derin bir nefes almasını sağlayan kokun,
Yağmur yüzünden gitmez merak etme.
Hem yağmurun kokusu senin teninde daha güzeldir.
Gecenin karanlığında yakılan bir mumun altında kağıda döktüğüm bir şiir gibi seninle geçen zaman.
Bırak da şiir diye tabir ettiğim çıplak tenine bir de sokak lambasının altında bakayım.
Saçlarının kokusundan,
Tenine karışan yağmur kokusuna kadar delireyim.
İnsanların cesaret edemediği çıplaklığı yarattığında gülümse.
Tam da o an öpebilirsem duraklarından,
Ben de geceyi sevebilirim.
Bu sokaktan hiçbir yaşayan geçemez.
Çünkü bu sokaklar derin denizlere çıkar sevgilim.
Kapat gözlerini.
Bir ölünün teninde nefes alışına daha fazla tanıklık etme.
Yaşamaya çalışmamı sakın önemseme.
Ki önemsemediğini iyi biliyorum.
Bazı şeyleri önemseseydin,
Yağmur yüzünden çamura dönmüş kaldırıma fırlatıp atmazdın elbiseni.
Gülümseyişinle sigara yakıp dudaklarında taşımazdın zehri.
Bir ölünün tenine karışmasını hissetmek zorunluluğunda değilsen, şuan bunu yapmazdın.
Sürekli kaybeden biri olarak şuan da benim de gülümsemem çok saçma değil mi sevgilim.
Söylesene ne yapmalıyım?
Her insan gibi, insanların içine atmalısın kendini deme.
İnsanların hayatlarını kalabalıklaştıran bedenim,
Kalabalığa küseli çok oldu.
Hadi artık gidelim buradan.
İstersen bu yolun sonuna beraber varalım.
Yok olmaya cesaret edemeyeceğimiz denizi seyredelim.
Eğer üşürsen ateş yakarız.
Ve sabah uyandığımızda,
Yakılan odunların değil de,
Seni yanımda bulamayınca canımın olduğunun farkına varırım.
Ve sonra kalabalığa karışıp,
Bir kez daha karşıma çıkmanı beklerim.
Hiç kimse olmayınca bana gelirsin yine.
Ben de o zaman anlarım beni herkes gibi gördüğünü.
Sen bilmezsin ama,
Ben en derin hislerimle sarılırım sana.
Sen merak etme beni.
Herkes için öldüm zaten.
Kendimle yaşıyorum.