Karanlıkları çok sevdim ben demişti en son. Şiirlerden daha güzel olan kadın kitap gibi konuşmayı çok severdi. Nereden bulurdu bilmiyorum ama bir ordan bir buradan hiç beklemediğin kelimeleri birbirine tutturup delice cümleler kurardı. Onu sevdiğimde bilmiyordum bu tarafını. Ben sadece gülüşüne tutulmuştum. Mükemmel bir yağmur yağıyordu. Ay ışığı caddeleri dövüyordu. O ise kaldırımda kendi kendine gülüyordu. Yağmuru yağdırana selam verir gibi. Önce telefonda konuşuyor sandım. Dikkatlice izlediğimde kendi kendine güldüğünü gördüm. İstemsiz güldüm. Allah neler yaratıyordu bir kez daha imana geldim akşamın şu saatlerinde. Öyleydi ilk görüşüm. Hafızamla aram iyi değildir ama saniyesi saniyesine hatırlıyorum o ilk günü. Yavaş yavaş yürüyordu. Bir ritime uyuyordu adımları sadece kendinin duyduğu. Dans eder gibi. Hangi yörenin acaba dedim. Kendi içimde espri yaptığım oluyordu ara ara ama bugün pek keyifliydi içim dışım. O anlık bakışlar günlerce hafızamı renklendirdi. Senaryolar kurdum her gün, zihnimin her boşluğunda. Perşembeye günüydü, sabah uyandım. Sabaha, uyandığıma, yatağa, kışın olağan soğuğuna küfürler ederek fırına gittim. Ekmeği aldım bir de gelen zamma küfür ettikten sonra arkamı döndüm ve onu gördüm. Karanlıktaki o aydınlık ifade sabahıma da güneş olmuştu. Dondum kaldım. Yavaş adımlarla arkama baka baka çıktım fırından. Askıda gönlüm kalmıştı sanki. Onun çıkmasını eve gitmesini izledim. Bu arada evini öğrendim. Ne bileyim belki kapısına bakmaktan kör olurum. Hayalime adresi eklenir. Acaba dedim asansöre kadar gitsem mi diye düşündüm. Saçmalama dedim kavga ettim kendimle ve içeri girmesini bekledim. Tam giriyorken, döndü, bana doğru baktı, gülümsedi. Evet evet o akşamki gülüşün aynısıydı. Doğru adresteydim. Ama bir dakika... Bana doğru geliyordu. Koşarak kaçsam mı, kör taklidi mi yapsam gibi zeka yoksunu bir ikilemde kaldım. Aramızda bir ekmeklik mesafe kaldı. Kalp krizime son bir kaç dakika.. Bir şeyler söyledi ama canlı yayında röportaj yapanlar gibi bir kaç saniye geç geliyordu sözleri.. Ne yaptım ettim tüm tatlılığımla onun gönlünü de yanıma alıp eve döndüm. Hayaller başladı tabi. Evleniyoruz, iki çocuğumuz oluyor, biri yakışıklı diğeri sempatik oluyor. Olsun diyoruz evlattır. Bağrımıza basıyoruz. Seyahatlere çıkıyoruz çok eğleniyoruz. Emekli oluyoruz, bankadan emekli maaşını çekerken elimizdeki paraya gülüyoruz. Birbirimizi bastonla dürtüyoruz.
Tanıdıkça daha çok sevdim. Çiçekler gibi kokusu, deli gibi özlemi. Bambaşka duygular elim ayağım oldu. O insan değildi benim gözümde. Allah bir melek göndermişti bana. Kıymetini bilmeli, gözümden sakınmalıydım. Öyle de yaptım. Hiç incitmedim. O da beni incitmedi. 51 yaşına geldik birlikte o biraz yavaştı henüz 47 yaşında tazecik bir yaşlıydı. Dün birlikte uyuduk. Karanlıkları çok sevdim ben dedi. Bende seni dedim. Derin bir uykuya daldık. Sabah tek başıma uyandım. Şiir kadın beni bana bırakıp ilk yalnız seyahatine çıkmıştı. Soğuk yüreğime işledi. O gün başladı karanlık hasretim.
Mirza Şamil Sözal
2024-01-17T22:24:07+03:00Günlük tutmadım hiç
Ama sevdanın yüreğime
Heyecanın gözlerime döndüğü bir gün olursa
Aynen bu yazıyı yazar, bu yazıyı yaşardım.🌹