Ben bugünlerde içimde duymak istiyorum,Yıkıntının enkazında büyük kalabalıklar ağırlayamam. Kalan yükleri sırtlanacak halim yok. Sessiz kalmak istediğim. Ama yine de her gün o acı duyumsandığında içimde, bil ki bir defa değil yalnızca; bin defa helal değildir hakkım. Sizin oh be dediğiniz iç çekişlerin devamını getirmeye kalktığınızda kursağınızda kalan, sizin yüzünüzü güldüren o ihanet saymadığınız ancak ihanet olan “eğlencelerin” sonu geldiğinde tek başınıza izlerken o gökten yeri, bilinki ahım kalmıştır sırtınızda. o halde sakın eğilmeyin, sözde dik duruşunuz gün gelir sizin gündöndü gibi belinizi büker. hiçbir zaman sizden esirgenmeyecek lanetim; size yazdığım onca dizeye andım olsun ki… aklınızdan çıkmasın siz bir insan suretinin en aşağılık görüntüsüsünüz. Atanız bile kabul ederken siz hala inkar ediniz. bu zehri karıştırırken kanıma önce cesaretli iseniz siz içiniz. oluk oluk akan bu acizliğinizi bulunduğunuz forma bile örtemeyecek. ben her şeyin şarkı söylediğini duymak isterim ama siz dokunduğunuzda her şey kaskatı kesilir,dilsiz olur. siz her şeyimi öldürüyorsunuz benim. ama ben anladım gerçekten saf olmayan biri için saf olan bir şeyi kavramak imkansızdır. dinamik edeceğiniz şu 10, belki 100, belki 1000 kişilik itaatkârlar size nasıl biat etsin? “Sen başkalarına öğüt vermeden evvel kendine öğüt ver, sen ki körsün başkalarına nasıl rehberlik edeceksin!”


Serilip serpilip dökünürken limoni hayatın tadına bakmayı unutmayın.