Sonunu bilmediğimiz bu ırmağın kıyısında hiç bir şey olmayacaksa güneşli bir gün olsun.
Zaman kendimizi kandırmamıza izin veriyorken gülümse.
Yarım kaldığını zannettiğim her şeyin bitmiş olma ihtimali yoruyor beni.
Düşünmüyor muyum sanıyorsun.
Ölüm dağınık acılardan bütünlük sunarak bizi en güçlü korkaklar haline getirdi bu yüz yılda.
Başka insanların hayatlarını pekiştirmek istemiyorum artık.
Aşka yorgunuz hep söylüyorum, yaşamaya çocuk ve azıcık özgürlük görsek emekliyoruz.
Karnımız açken sardalyalara ve paskalya çöreklerine,
Ruhumuz açken kasımpatılara ve sokak kedilerine inanıyoruz.
Acılarımızı karşılaştırdığımız an işte o an hayat dörtnala koşan bir atken eziyet görmüş taya dönüşüyor.
Kendi başına dans ederken zengin olduğun sabah bayat ekmek yiyeceğini söylüyorsun ve bu bana mandalina bahçelerinden geçen mezarlık yolunu hatırlatıyor.
Sen akşam olmayı seven bir şehre benziyorsun, bense şamdanları sönen bir eve dönüşüyorum gün geçtikçe.