keşkelere gidiyor dilim
yolun yarısında geri döndürüyorum
söylenmemiş sözlere bir yenisi ekleniyor
bir alakarga ötüyor, durup dinliyorum
bu köyü kavaklarından hatırlıyorum
bir kavağın altında durup dineliyorum
ahududu toplamış bir suçlu
başka birisi yeni çıkmış hapisten,
biri silah çekmiş yolun ortasında
kendini öldürmek için
kimse dur dememiş, o yüzden durmuş
bu rüzgarda kavak sesleri
uzak diyarlardan gelir gibi
bir çocukluğu hatırlatan mazi
bir dereden farksız, durup dinliyorum
karşıma kimsenin çıkmayacağını umduğum tek yer burası
umulanı bulmak mı, belki
kendimin klonuyum ben
gördüğüm yerlerde aradığım için kendimi,
bulamıyorum.
ya da tüm bunlar bir yanılsama
bulmak diye bir şey yok bu dünyada.
gidişinin muştu olacağını sandığın
bir şehrin
gelme demesi gibi hayat, çoğu zaman
koşuyorum bir tarlada umarsızca
biçilmiş ekinler ayağıma batıyor,
çıtırtı seslerini arttırmaya çalışarak
yahut ben geçtim bu tarladan diyebilmek adına
koşuyorum,
koca bir ceviz ağacı
altında beş kovan
bir arıya benzeme nidasını hatırlayarak
durup direniyorum bütün yapay
ve yalancı güzelliklere ve sahte ilişkilere
düş yakamdan oblomov
yoksa ben düşeceğim
ayağıma takılan bir sapla
yoksa hemen eriyeceğim bu tarlada,
direnmek olmasa
kaybedeceğim inandığım şeyleri
yani bir kuş ötüşünü duymasam
ölüp gideceğim bu tarlada
yahut inanmak olmasa
hemen göçüp gideceğim bu tarlada,
bütün her şeye rağmen birkaç sözüm var
inanmak diyorum, direnmek diyorum
yaşamak diyorum,
bütün her şeye rağmen gülümsemek bir çocuğa,
belki de budur yaşamak