Bıkmıştım her geçen güne

anlam aramaktan.

Sessizliğin sağır edici cızırtısından...

Dalgalar nasıl da benziyordu hayatıma,

sürekli kıyıya vurma telaşı içinde olan o dalgalar.

Sahi neydi beni telaşlandıran?

Bu yaşam, sıradandı.

Bir balığın suyunda olması gibi.

Sonu var mıydı denizlerin?

Sonun var mıydı?

Oturdum bir kıyıya.

Kaybedecek bir şeyi kalmamış

ama kaybetmekten nefret eden bir kadın olarak.

Etrafım kalabalıklaşıyor.

Nasıl oluyor etrafım bu kadar kalabalıkken

yapayalnız kalıyorum,

dalgaların kıyıya vuran tarafında.

Kitap arasında kalmış bir çiçek oldum.

Atılmak istenmeyen fakat artık bir işe de yaramayan.

Yaşamın ortasında,

dolu dolu yaşanacak şey varken

kurutulmuş bir çiçek oldum.

Benliğime yakın olanlar,

karadan bakınca gözükmüyorlar artık.

Ucu bucağı olmayan bu şehirde

parmaklıklar arasındaydım.

Sonra, sonra

Gökyüzüne hasret kalmış bir kuş oldum.

Ayaklarıma bağlanmıştı sanki

keşkelerim,

pişmanlıklarım,

yarım kalmışlıklarım.

Bir bir asılmışlardı ayaklarıma.

Keşke, dedim yine

Keşke kanatlarımı kırsaydılar ama

özgür olsaydım.

Ne zormuş özgür olmak.

Bağıra bağıra gülmek sokaklarda.

Anlamsızlıkların içinde,

yitip giden anlamlarız.

Lügatımızı bilen yok, kaybolmaya mahkumuz.

Kaybolup gitmeye.

Kaybolup yeniden doğmaya.