ne de olsa çınlar bir yerlerde kulakların,

seni düşünüyorumdur.


bir çift çıplak ayak basar toprağa,

yer demir gök bakır.

küçükmüşsün o zamanlar,

elinde bir kuru ekmek.

güneşin turunçları değmiş güzel saçlarına,

parlar yazları ışıl ışıl,

bir tarla dolusu buğday gibi.

toprağın emeği değmiş ellerine,

biraz büyüyünce.


ne de olsa çınlar bir yerlerde kulakların,

seni düşünüyorumdur.


bir çift ela göz

düşer sepya sokaklara,

aydınlatır bir ince gün gibi.

gençliğin derdi çökmüş dizlerine

kaçamamışsın da

hapsedememişler gülüşlerini

öyle bir gülüş ki,

halt etmiş çulha kuşu da.


ne de olsa çınlar bir yerlerde kulakların

seni düşünüyorumdur.


saçların kırılmış hayallerinle beraber

buğday tarlalarından begonvillere göçmüşsün

yine bulmuşsun incir ağaçlarını

incir ağacından korkanlara inat,

en güzellerini yemişsin en ince dallarda

birkaç ince çizgi geçmiş henüz yüzünde

ne farkeder...

üstadın dediği gibi

uzun ince bir yoldaymışsın

yürümüşsün gündüz gece.


ne de olsa çınlar bir yerlerde kulakların,

seni düşünüyorumdur.


yarım kalmışlığı sıfat edinmişsin kendine

sevinçlerin, heveslerin, büyüttüğün çiçekler

hep yarım.

kurutmuşsun toprağı,

emeklerin hep yarım.

bir köpeğin vardı bir de muhabbet kuşun

onlar da yarım.

gülüşlerin artık ispinoz kuşu

hayat bu... hep geri sayım.


ne de olsa çınlar bir yerlerde kulakların,

seni düşünüyorumdur.


o ışıl ışıl saçların derzlere yama olmuş

boşvermişsin

umutları ve yarınları.

yaşanmamışlığın sarhoşluğu,

yastığa, yorgana dost etmiş.

çaresizlik, bir somun ekmek,

doyman için yemen gerek...


ne de olsa çınlar bir yerlerde kulakların,

seni düşünüyorumdur.


hayatın en kuzgun günleri kaldı bize

sevinçlerin güçsüz düştü,

uğrayamadı evimize.

bize bıraktığın gri havalar yoldaş

keşke...

sarılabilseydik birbirimize.


ne de olsa çınlar bir yerler kulakların

hep seni düşünüyorum.