Düşünmekten kaçınılan acının kendini aratması, tanıdık bir hissin ezbere geçilen labirenti gibi buruk bir huzur veriyor bazen. Döngüden çıkış var, eşiktesin ama dışarısı sana çok yabancı -korkuyorsun. 


Labirentin yolları düzgünce, özenle döşenmiş 

Seni saran o duvarların sonu gözükmüyor 

Duvarlara hiç dokunmadan geçip gidiyorsun 

Öylece arkanda kalıyor hüzünlerin, sevinçlerin 

Sadece sen varsın, senin ayak seslerin, sen...


Aynı yerde dönüp durduğunu fark ediyorsun 

Öylece etrafına bakıyorsun, aynı duvarlar

Seni sarmalayan aynı grilik, aynı sessizlik 

Derinden bir ses duyuyorsun,

Labirentin kalbinden gelen çığlığı duyuyorsun


Koşuyorsun, hızlı, daha hızlı, koşuyorsun 

Durmadan; nereden geçtiğine, nereye döndüğüne bakmadan koşuyorsun 

Sürekli aynı köşeden döndüğünü 

Artık koşmaya halin kalmadığında fark ediyorsun


Ses artık duyulmuyor, 

Sen artık koşmuyorsun,

Öylece duruyorsun, hareketsiz,

Ucu görünmeyen duvarların,

Artık nefes almana izin vermeyen sisin içinde 


Kendini bırakıyorsun, 

Ses bir daha duyuluyor,

Labirentin içinden. Senin çığlıkların 

Ama artık o grilik yok, etraf karanlık 

Yolu biliyorsun, onu tanıyorsun.


O köşenin öbür tarafını hiç görmedin.

O, köşenin öbür tarafında biliyorsun

Neden korkuyorsun, labirenti biliyorsun

Neden korkuyorsun?

Hayır, sen kaçmıyorsun.


Hayır, sen kovalamıyorsun, onu tanıyorsun

Burası senin, labirenti biliyorsun 

Onu oraya sen koydun,

-O artık sustu- 

Sen artık korkmuyorsun. Sessizlik


Yalnızlığına sarılıyorsun sanıyorsun. 

O zaten seni terk etmiyor.

Onu oraya sen koydun.

O artık konuşmuyor.

Sen artık dinlemiyorsun.


Labirenti biliyorsun, kısır

Sis seni sarıyor, tanıdık sesler duyuyorsun

Kimse yok -hayır

Yalnızca sen, anıların hâlâ orada 

Öylece bıraktığın sevinçlerin, hüzünlerin 


Labirent

Eşiktesin

Vakit daralıyor

Karanlığından çıkacak mısın?

Onu tanıyorsun...