Ankara’da, adını bile bilmediğim bir sokakta

Penceresi maviye bakan evde yaşardı çocuk

Bütün ümitsizliklerin adıydı

Ve bütün çaresizliklerin

İnançsızlıklarınsa ta kendisiydi

Gözleri alışmıştı kedere

Güzel şeylere bakınca kamaşıyordu, göremiyordu


Bir de bir kız yaşardı ağaçlı bir sokakta

Bütün uyumsuzlukların adıydı

Ve bütün sonsuzlukların

Kederinse ta kendisiydi

Şiir yazardı satırları yosunlu duvarlardan hallice

Bir gün kederli çocukla tanıştı


Elinden tutmak istedi çocuğun

Çocuk “Ne yapacaksın kederli çocuğu?” dedi

“Ben,”dedi “keder nedir bilmiyorum,

Öğretirsin bana belki.”

Çocuk saftı

İnandı

Keder nedir anlatmaya çalıştı

Oysa sadece büyütmek istemişti çocuğu

Onu sevdiği maviye götürmek istemişti

Ve ondan biraz sevgi istemişti

Fakat çocuk bencildi 

Kederini bile paylaşmak istemedi

Ve gitti


Kız bekledi

Döneceğine inandı

O da saftı

Şiirler yazdı

Aşkın bu olduğuna inandı

Çocuğun kalbi onu sahte aşıklardan sandı

Oysa bir kez olsun kıza gerçekten baksaydı

Ona ait tüm duyguları tanırdı


“Aşkın” dedi kız “benden yıllarımı alabilir.”

“Ben kendimi çoktan seninle dolu hayallerde kaybettim bile

Biliyorum seninle kalmadı hiçbir bağım

Biliyorum hafızamdan silinmeli adın

Biliyorum bu her şeyi paramparça edecek gürültülü bir yıkım

Fakat ben sensizliği duyamayacak kadar sağırım.”