Uzun zaman sonra şaşırma duygusunu,son yazım yoruma kapalı olmasına rağmen,özel mesajla hissettiklerini yazan insanlar sayesinde hissettim. Biraz utandım, insanları etkileyebilmek, bi’ şekilde onların hislerine dokunabilmek hoşuma gitti. Genellikle kendi içsel gelişimim yerine, çoğumuzun yaptığı gibi başkalarını değiştirmek, yaşam akışlarına müdahale etmenin mücadelesini verdim. Bak burada bile başkalarının neler yaptığı ile ilgileniyorum, çok da zamanım yokken.
Ay ışığının güzelleştirdiği en güzel yer olan yüzüne bakarken, her noktasını hissetmek istediğim dudakları yanağıma bir öpücük kondurmuştu. O anı sanki hiç yaşamamış gibi günlerime devam etmiştim, çünkü hayalini bile kuramadığım bir şeyin, gerçekliğine nasıl inanabilirdim ki? İnsan ne hissettiğini, kendisine ne olduğunu her zaman bilir, belki adını koyamaz, belki cesaret edemez.
Çok sonraları nedenini öğrensem de, henüz lise yıllarında tarihi yarımada sokaklarını arşınlarken, adımlarımda zorlandığımı fark ediyordum. Halbuki onun kalbinde olmadığımı farketmem çok kısa sürmüştü. Yine de onu fotoğraflarda, anılarda saklamayı seçmiştim. Belki bi’ gün, kitaplarıyla dost olmuş bi’ kütüphaneci edasıyla, sakladığım her anı silmeye cesaretim olur. Her şeyi silsem bile, tüm hislerin içimde yaşayacağını bilmek, beni engelliyor.
Bu yazıyı kafamda onlarca kez yazdım ve şimdi kağıda dökemiyorum, içimde tuttuğum her şeyin bi’ günden sonra, çözmeye gücümün yetmediği kördüğüme dönmesi gibi oluyor. Elbette beni mutlu eden şeyler de oluyor, bin keçi gücündeki inatçılığımı da azaltıyorum, beni süründüren tüm hayallerimi özgür bırakıyorum. Artık seni de tanıdığına göre, kendi yolunda giderken fazlasıyla huzurlu olacağını bilmek bana yetiyor. Bu hikayede çok üzüldüğüm anlar olduğu kadar, eğlendiğim anlar da oldu. Geriye kalan tek bir pişmanlığım var; O ellerimi tutarken bense içimdeki tüm korkular ve yetersizliklerle savaşırken, sıkı sıkı ellerini tutup yürüyememek. Zamanı geldiğinde göçmeyi bekleyen kuşlar gibi itidal olup, birbirimizinden sessizce uzaklaşıyoruz.
Ve sonunda, en zor savaşa başlıyorum; kendime dönüyorum.