Görüşmeyeli uzun zaman oldu ve bu sürede küfemi yine, tahmin ettiğim kötü senaryoların gerçekleşmesi ve birkaç tuhaf hikayeyle doldurdum.

Tüm bunlara geçmeden önce, 7.dozunu aldığım ilaca, bedenimin eskisi kadar direnç gösteremediğini, çarptığım duvarların ne kadar sağlam olduğunu hissederek tecrübe ettim. Hastaneden çıktığım anda, içeride geçen sürede zihnimde dönüp dolaşan düşünceleri ses kayıtlarıyla not aldım. Bu düşünceler, beynimin artık kendini yiyip bitirmeden tüm benliğimi ele geçirmek istediğine işaret ediyordu ve bence haklıydı da. Ayaklarım bile çoğu zaman, eskisi kadar ilgilenmediğim bu bedeni taşımak istemiyordu. Notları emekli bir albayın emirleri gibi net ve bunaltıcı bir şekilde almışım;


- Kendini düşünmeyi unutma

- Şanslı olduğunu unutma

- Sana zarar veren her şeyden uzak dur

- Kilo ver


Sadece yatarak geçirdiğim iki günün ardından, işe dönmenin ve birkaç gün sonra yine kendimi sokaklara atmanın heyecanını yaşıyordum. Ve tüm bunları yaşarken o her zamanki yerindeydi. İlk kez bana kızdığı an gelmişti aklıma, yanakları yavaş yavaş kızarmaya başlamış, içlerine bakmaya doyamadığım gözlerini keskinleştirdiği kirpikleriyle saklayarak yüzünü çevirmişti. O an, bunca zamandır birbirimize görünmeyen duvarlar ördüğümüzü hissetmiştim ve sonraki görüşmemizde, çocuksu ve keyifli zaman geçirirken, hayatlarımızda bizi yaralayan şeylerden üstü kapalı bahsetmiştik.

Yanıtları ararken çoğunlukla konuşmayı seçmiştim, halbuki sessizlik kafiymiş. Günü bitirip gerçek dünyaya döndüğümde, onun başka hayalleri, umutları olabileceği fikri, bu zamana kadar binlerce kez yaptığı gibi, yine en parlak düşünce olmayı başardı. Yapmaya cesaret edemediklerimin yarattığı pişmanlığı artık yaşamamak için, tüm hayallerimi ve isteklerimi özgür bıraktım. Ne benden öncekiler biliyordu kalan zamanı, ne de benden sonrakiler bilecek; öyleyse bu bilinmezliği içimden geldiği gibi yaşayacağım.