Şimdilerde aklımı kurcalayan bu soruyu size de sorup sizin de aklınızı karıştırmak niyetindeyim. İnsan, kendisi dışında olan her şeyden (din, toplum, gelenek ve bütün beşeriyetten) ari olarak yalnızca kendine değer, yalnızca kendi için bir şey yapabilir mi?
Her şeyden kendini arındırabilmek insan için mümkün müdür?
İnsanı ruh ve bedenden oluşan bir var(lık) kabul edeceksek bedeninden ayrışması onu yok etmez çünkü varlığını yalnızca ona borçlu değildir. Ancak bedeninden ayrıştığında görünürlüğünü kaybeder. Varlığının bilinmesi en azından biz ademoğlu için görünmekle bağıntılı, aksi halde iman konusu devreye giriyor. Demek ki görünmek için bedene ihtiyacı var. Ruhundan ayrılması ise tercih edilebilecek bir şey gibi görünmüyor (şimdilik). O halde insan bu görünürlük ile bir şeylerin peşinde olmalı. Görünmesine bir anlam katmalı.
Yukarıdaki soruya cevap vermeden önce soruyu dikkatle incelememiz gerekiyor olabilir. "İnsan, yalnızca kendisi için bir şey yapabilir mi?" sorusu diğer taraftan mefhumu muhalifi "İnsan, sürekli olarak başkaları için mi bir şeyler yapmaktadır?" olarak da anlaşılabilir. Soruyu böyle anladığımızda insanın eylediği şeyler başka için olmuş olacaktır. Bu sadece fedakarlık, cefakarlık, diğerkamlık olarak eylenen davranışlar değil aynı zamanda kibir, haset, kıskançlık ve bunun gibi bir çok eyleyiş olarak da karşımıza çıkar. Kimilerine göre eylediklerinin tümü(bu tartışılmaya değer bir konudur).
İnsan evladı gözünü ilk açtığında "sen"i görüyor. Onun için ilk zamir, ilk amil, ilk fail "sen"dir. Yapıp eylediklerine "sen"in verdiği tepkiler eşliğinde(çünkü eş zamanlı)/ ışığında(çünkü onu referans olarak alıyor) "ben"i inşa ediyor. Zaman o zaman ki ilk defa aynaya baktığında yani ilk defa "sen"siz kaldığında "kendini" değil "ben"i görüyor. Yani "sen"in ve başkalarının "ben"i nasıl gördüğünü. Yani aynada kendimizi değil başkalarının bizi nasıl gördüğünü görüyoruz. "Aynada iskeletini görmeye kadar varan kaç, kaç kişi var şunun şurasında" derken şair belki de içten içe bunu kast ediyordu.
Beni inşa ederken yoksun ve yoksul kalan insan eksikliğini tamamlamak için kendi yerine "ben"den bahsetmeye "ben"i göstermeye çalışır. Bencileşir ve giderek bencilleşir.
Bir insanın bencil olması demek o insanın kendine ait bir şeye sahip olmadığını gösteriyor olabilir. Çünkü "ben" tamamen kendine ait bir şey değildir, aynada gördüğü şeydir. Kendisi için istediği aslında onun adına başkalarının istediği şeydir. İnsan bencil olurken bile aslında başkası için bir şeyler yapmış olur.
Benlik insanın ilk inşası. Kimi için tek inşası. Ancak bazısı bununla kalmayıp yeni bir inşa çabası içine girmek istiyor. Kendini aramak. Şansı ve çabası varsa kendini bulmak. Bu arayışın senden ve başkadan ayrışması elbette zor olacak. Çünkü insan, bilmediklerini anlamaya çalışırken hep bildiklerinden yola çıkar ve onlarla bağlantı kurup, onlarla ilişkilendirip anlam vermeye çalışır. O halde kendini bulmak için öncelikle bir arayış gerekiyor. Bu arayış zamansal olarak değişkenlik gösterebilir. Çünkü, kendimizi arayışımız belki de kaybettiklerimizde kendimizi ararken kaybettiğimiz zamandan dolayı uzuyor. Bulduklarımızda bulunmadığımız düşüncesi; kendiliğimiz üzerindeki eksiklik duygumuzdan, "ben"den, belki de bulunanda bulunmayacak kadar yüce olunduğu kibrinden kaynaklanıyor. Öylesine değerli görüyoruz ki kendimizi, elde edilemeyen bir şey gibi addediyoruz. Kısa bir anlığına yakalayıp geri kalan zamanda kaybettiğimiziz algısından kurtulunca bulmaya başlayacağız belki de.
Bu arayışın da belli koşulları bulunuyor. "Ben"i bir kenara bırakmak bu koşullar arasında öncelikli olarak zikredilebilir. Çünkü elimizdekileri referans almaya devam ettiğimizde kendimizden söz edemeyiz. Demek ki bu inşa tamamen özgün bir çaba istiyor. Bu satırlar size acaba dedirtmeye çalışmıyor. Bu satırlar cevap arayışına sizleri de ortak etme çabası. Belki sizin de kafanız karışır ve düşünmeye başlarız. Bakarsınız işi "Düşünüyorum, o halde varım"a kadar ilerletir ve kendimizi aradığımızı ilk defa itiraf etmiş oluruz. Düşünmek için uyanık olmak gerekiyor, uykunu feda edebilecek misin?
"uyanmanın bedeli serapları fedadır
uykuyu tadayım dersen
kâbusa dalmak pahasına."