Ne istediğini bilmemek insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir...
(sayfa 250)
Bir insana yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasında olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek. Hepsi de, yalnızlığın türleridir.
(sayfa 250)
Sevmiyordum ben, o ölüme bile iyimserlik ve inançla bakan, acıyı şarap gibi tasvir eden yazıları. Ölümün de para gibi, yoktu dini. Çürüyen cesetlere bu kadar yüklenmek onları da ancak daha da parçalardı.
(sayfa 259)
Mutsuzluğun nedeni başarısızlıktan gelmemeliydi, hele hayal kırıklığı asla gözyaşlarının nedeni olmamalıydı...
(sayfa 266)
Terk ettiklerimi dikiz aynalarında aramak artık acıtmıyordu beni...
(sayfa 273)
Bazı insanlar hayatı hep amatörce yaşar. Belki de profesyonellikten iyidir. Bilmiyorum, çünkü ne amatör olacak kadar bir ideale inandım, ne de profesyonel olabilecek kadar parayı hak ettim.
(sayfa 290)
İnsanın en zor, en acılı anında bile gülebilmesinin, birkaç kelime de olsa şarkı mırıldanmasının mümkün olması o kadar garip ki...
(sayfa 291)
Benim cesaretiminse nereden geldiği belli değildi. Hissetmediğim için cesur görünüyordum, içimdeki, yaşayan her şeyden uzak durmaya çalışan ve korkan adama rağmen...
(sayfa 302)
Anladım ki daha sonra, düşmanım da mutsuz kafesinde. O da, bir gün kravatını koparıp, önüne ilk çıkanı öldürüp yok olmak istiyor.
(sayfa 318)
Ne düşman vardı, ne de ben vardım. "Olmak ve var olmak arasında çok fark var" derler, yüzyılın ortasından çıkıp gelmiş seçkin entelektüeller... Ama bilmiyorlar ki, ikisi de yok... Var olmak bir hayal, olmayan bir dünyada...
(sayfa 318)
Ben kötü bir insanım. Üstelik farkındayım ve bu beni daha da kötü yapar!
(sayfa 403)
Hatalı bir üretim olarak yaşamak, her zaman kolay olmadı ama her insandan daha özgür oldum.
(sayfa 404)