“İntiharın, en büyük günahlardan birisi olduğunu biliyorum. Fakat mutsuz olmak da büyük bir günah. Mutsuzken başka insanları incitirsiniz. Bu da bir günah değil mi? Başkalarını incittiğinizde bu bir günah değil midir? Aileni incitiyorsun, arkadaşlarını, kendini incitiyorsun. Bu bir günah değil mi? Eğer seni incitirsem bu bir günah değildir? Fakat kendimi öldürürsem bu bir günahtır, öyle mi?”
----------------
Filmde karakterimiz, intihar ettikten sonra para karşılığında onu gömecek birini arıyor. Beni bu sahneden büyüleyen kısım ise; tüm film boyunca onu gömecek birini ararken denk geldiği, gölgesinin düştüğü inşaat/kazı alanındaki toprak atımı ile gerçekleşen gölgesinin yavaşça toprağa gömüldüğü gibi gözükmesini sağlayan bu ışık oynuydu.
-------------
Karakter kendini para karşılığı bile olsa intihar ettikten kısa bir süre sonra gelip onu gömecek birini bulamazken, çünkü toplumu intiharına ikna edemediğinden dolayı, bu inşaat/kazı alanındaki gölgesinin toprağa gömülüşü beni çok derinlerde bir yere çarptı ve bu sahneden sonra içimin boşluğundan dolayı yüzeye doğru süzülmeye başlamam gerekirken bu sahnenin anlamı ile dolunca çarptığım derinlikten daha derine sürüklenmeye başladım. Bu derinlik bana ait miydi, yani benim derinliğim miydi yoksa “intihar”ın mı yoksa “intihar vurgusunun bu filmdeki hali”nin mi …? Bilmiyorum. Bir önemi de yok.
-----------
Bir şeye üzüldüğünüzde; bu üzüldüğünüz şey ve üzülme dereceniz, toplumun genel itibariyle üzülmeye değer bulduğu bir şey olmadığında onlar tarafından kabul görülmüyor ve üzülme durumunuzdan kaynaklı normal hayattan daha verimsiz olduğunuzda ise çarmıha geriliyorsunuz. Sanırım insanlar, onların genel itibariyle üzülmeye değer bulmadıkları şeye üzülmenizden, üzülme şiddetinizden ve bunun sonucunda normal hayatta olduğunuz kişiden bekleneni veremediğinizden dolayı sizden özür dilemenizi bekliyorlar. Ve bunu utanmadan yapıyorlar. Halbuki yapılması gereken tek şey saygı duymak. . .
----------
Seçtiğim görselde, inşaat/kazı alanına bakan karakterin güneşin arkasından vurmasından kaynaklı gölgesinin düştüğünü görüyoruz. Beni burda çarpıp sarsan şu oldu: Sanki karakterin gölgesinin olduğu yer; akan kumun arkasından karaktere bakan gölgesi, sanki onu gizlenmeye/fark ettirmemeye çalışarak takip eden biri izlenimi uyandırdı bende.
Kirazın Tadı
Yayınlandı
Enes
2024-01-17T14:40:51+03:00Yani evet senin dediğin mümkün, filmde "bahsettiğin kişiyi" bulamayacak olmasının endişesi sürekli ön plandaydı. Karşısına çıkan insanlar her defasında bu endişeden doğan çaresizliği körüklüyordu zaten. Dediğin gibi bu yorum doğru olabilir, tekrar izlemek lazım.
Gyges Metaphore
2024-01-17T13:56:54+03:00Yorumun için teşekkürler Enes. Açıkçası bahsettiğin bu sahnenin devamı olan sahneyi ben de unutmuşum ve bugün uyanıp izlediğimde ben de fark ettim ki sahnenin devamında da karakter toprak atımı, toz...vb. fiziksel olarak iç içe olup yine gölgesi ile derinlik katıyor sahneye. Senin bahsetttiğin sahnede ise farklı hissettiren şu oldu toprak atımı yapılan küçük çukura üstten bakan karakter, toprak atımı, taşlar boşaltıldıktan sonra yine en son gölgesi toprağın üstünde kaldı. Ve sanki initharı sonrası kendisinin gömecek birini bulamayacağına olan çaresizlik güçlendi kendi içinde diye düşündüm karakterin.
Enes
2024-01-17T01:59:34+03:00İzlerken önemsemedim heralde ama çok güzel bir yorum. Şimdi o sahneye biraz bakınca şeyi hissettim, gölgesini ikinci defa taşların yuvarlandığı yerde de görüyor ve sanki biraz korkuyor gibi. Gömülmenin ne anlama geldiğini burada daha canlı deneyimliyor gibi adam. Bir nevi ne yaşayacağının görüntüsünü izliyor ve oturup düşünmeye başlıyor sanki.
Gyges Metaphore
2024-01-16T17:25:26+03:00Yönetmen: Abbas Kiyarüstemi