Sekiz dakika daha geçmişti. Nereye koşsam, neyi tutsam ellerim bomboş, ellerim yara bere. Kavrayamıyordum. Sadece yetişmeye çalışıyordum. Zaman, mücadeleme bakmadan, aldırmadan geçiyordu. İnadına, her duvarda karşıma aynalar çıkıyordu. Kendime çarpıp düşüyordum. Bir kez daha...
Zihnimin ritmine ayak uydurmaya çalışıyor, senkronu tutturamıyor, kendi ayağıma basıyordum. Gülünç hayatın güldürmeyen tragedyasıydı bu.
Koca bir yudum aldım kahvemden. Gözlerimi kapatıp şehrin olağan gürültüsünü dinlemeye başladım. Zihnimde siren sesleri... Sisli, sigara dumanımda buğulanmış hatıra kırıntıları... Her gün bir parça koparıyordu ömründen. Her gelen bir parça uzvunu işlevsiz kılıyordu giderken. Sen, sen olmaya çabalarken seni hissizleştirmeye çalışan bir canavarla savaşıyordun. İnsanlıktan utanıyor, mide bulantılarıma bir yenisini daha ekliyordum. Yüzümüz çamur, kir, pas...