Bir ölümün uykusudur tattığım
Hayat bir çapak gibi toplanmış gözümde
Kramp girmiş yaşamaktan bedenime
Kollarım ve bacaklarım zayıf, ince, titrek
Ölesiye yorgunum
Kafamı yastığa koyduğumda bir an duruyor gibi her şey
Duvarlar beni izler sanki
Saat ritmi kulaklarımda
Ölümü haber eder bana
Yarına beş var daha
Dünü on geçmiş çoktan
Yemiş kendini zaman
Küçülmüş girmiş bir kutuya
Sığdırmış insanları o küçücük kutuya
Dört dönüyoruz onun etrafında
Dört köşe olmuşuz hepimiz şurada
Bir eve sığamadım
Her yer sıkışık
Geçemiyorum kapıdan
Üstüme çullanmış neyim varsa
Koca bir sandık elimde
Ayaklarım mıhlanmış yere
Elimi kaldırıp kapıyı açacak takâtim yok
Öyle uyuz bir yorgunluk
Omuzlarım düşük
Biri diğerinden yüksek
Boyum kısalmış
Şakaklarımda iki tel beyazlık
Gözümün kenarında iki çizgi
Alnım kırış kırış
Ve kollarımda kahverengi benekler.
Bu beden benden neyi bekler?
Geçmişim kendimden
Yığıldım olduğum yerde
Tozu dumanı kalktı evimin
Kırk yıldır çırpmamışım halıları
Kırk yıldır paspas atmamışım yerlere
Kırk yıldır tek bir gözyaşı dökülmemiş yere
Unutmuşsam demek ki
İki yaş süzüldü hatrıma
Kırk yılın hatrı var ahımda.
Sevcan esen
2020-09-10T18:20:47+03:00Çok teşekkür ederim 🙏☘
Muhammed Dalpalta
2020-09-10T17:20:39+03:00Vermek istediğiniz duyguyu başarıyla verebilmişsiniz. Şiirin ezgisi bu duygunun merkezine girdiğinden bir noktadan sonra boğucu olabiliyor. Kaleminize sağlık.