Bebekliğimi hatırlar gibiyim. Topraktan ilk çıkış anımı sanki hatırlıyorum. Güneşi gördüğüm ilk o an. Kardeşlerimle tanıştığım ilk anlar. Az da olsa aklımda hepsi. Has toprak çocuğuyuz biz. Ne gübre gördük ne GDO. Sera çocuğu da değiliz he, mevsimimizde yetiştik. Hakiki köy domatesiyim ben. Hayat hikayem ise bebeklikten başlar herkes gibi. Atmışlar toprağa, kök salmışız. Toprağa isyan edip kafamızı çıkarmışız güneşe. Benle beraber kardeşlerim de tabii. Yeşil yeşil takılırdık mahallede arkadaşlarla, zaten ne olduysa büyüyünce oldu. Ergenlik geldi çattı, başladık kızarmaya. Çevremdeki herkes büyüdü, kıpkırmızı oldu, ben hâlâ küçük ve yeşil. E kızlar da olgun erkeklerden hoşlanıyor tabii. Herkesin hayali de var; biri diyor ki ben zengin kahvaltısında olacağım, biri diyor ben salça olacağım, biri diyor ben ise hakiki mi hakiki ketçap olacağım. Ben soruyorum kendime, ulan ben ne olacağım? Olsam olsam turşu olurum. Sevenim de çok az. Günler geçip gittikçe üzüntüm arttı bu konuda, tabii kim olsa üzülür sonuçta. Düşünsene kırmızı ve büyük değilsin. Bir de bunların arasında gittim güzeller güzeli, al mı al bir domatesi sevdim. Tam karşı dalda birbirimize bakıp duruyoruz. Emin de olamıyorum, bizim Hüseyin’e bakıyor gibi. Hüseyin de tatlı domates şimdi, ben bile iç çekiyorum bazen. Yok yok ya, bana bakıyor kesin bu. Bir gün açılmaya karar verdim. Tak etti canıma yahu! Sabah yağmurunda güzel bir duş ardından güneşe kendini gösterme. Parıl parılım ve yemyeşilim. Değişiğim, bir kere mahalledeki tek yeşil benim, başka kime bakabilir ki? Bağırdım buna: “Naz, baksana buraya!” Baktı benim nazlı yârim de herkes bana bakıyor, herkes duymuş sesimi. Battı balık yan gider, aman başladım konuşmaya. “Ah yanakları al al kız, aşığım sana. Yemyeşil saçların beni benden alıyor. İçindeki çekirdeğin güzelliğini düşünemiyorum bile. Karşılıklı mı acaba hislerimiz?” Uzun uzun baktı bana ve dedi ki: “Ah tatlı şey, ben bir ilişki istemiyorum ki bu hayatta. İstediğim tek şey kariyer. Hamburgerin içinde olacağım ben. Zengin bir restoranın hamburgeri. Ben, ben seni sadece domates olarak görüyorum, kusura bakma.” E ben de seni domates olarak görüyorum, ne demek bu şimdi? Ulan hep de yan yanayız, nasıl bakacağım senin yüzüne? Kopamıyoruz dallarımızdan, bakamam ben senin yüzüne bir daha. Çiftçi, al canımı da kurtar beni şu hayattan. Geçti günler, gitti herkes. Duydum ki o da istediği yere varamamış. Domatesleri zevk için birbirine atan ve bundan eğlenen bir tarikatın eline düşmüş. Eline alan fırlatmış bunu başka yerlere. En sonunda da biri ayağıyla ezmiş, çıkmış canı oracıkta. Hüseyin’den güzel haberler var. Bir salçada baş domates olmuş. Bütün mahalle gurur duyduk, aferin ona. Arkamdan da atıp tutuyorlarmış. Bir baltaya sap olamadı diye. Desinler, yakında en güzel turşu olacağım ben. Beni sevmeyenler utansın. Yaşasın yeşil domatesler, yaşasın yeşil domates turşusu!
Kırmızının Arasında Yeşil Olmak
Yayınlandı