Yokluğun tanrısından birkaç damla
Düştü yeryüzüne
Düştüm yeryüzüne
Daha düşerken kurdum hayalini kalkmanın
Ve birkaç yarayla hissettim etimle kemiğimi
Gözlerimin hiç rengini sevdim
Çok rengin içinde onu buldum
Kaybettim kışın beyazını
Sıcak ekmek kokusu sardı
Çocukluğum ekmeğin burnunu yerken
Pinokyo'nun yalanlarını sevmekle geçti
Leyleklerin göç etmeden önce
Bizim eve uğrayıp unuttuğu bir şeydim belki
Leyleklere hiç kızmadım
Tanrının unutmasından halliceydi
Abim derdi ki yıldızlar en çok karanlıkta
Görünür olur
Şimdi göğe merdiven dayasak yani
Biraz karanlık alsak
Bulur muyuz yani görünmeyen yıldızları
Diye geçerdi hep içimden
Yan evin çatısından tuğlalar çalardım geceleri
Rüyalarımda masum bir hırsızdım
Rüyalarımda bir hırsızdı uykularımı çalan
Üst üste koyuyordum
Ayın tepesine koyuyordum başımı
En rahat yastık da buymuş diyordum
Sabah kavga gürültü
Güneş bile kovuyor bizi
Ayı da alıp gidiyordum
Şu pencereler olmasa
Güneşi kesin yenerdim diyordum
Güneş de yenilir bir gün belki
Rüyalarımı kime anlatsam
Beş kardeşle tanıştım
Beşiyle bir o kadar ayrı
Bağlarımız oldu
Çok kardeşli evlerin
Harlı ateşleri olurmuş
Yalnızlığıma çekilmem biraz ani bir karar oldu
Şimdi aya dönüp
Var mı gidecek yerimiz diye soruyorum
O geceye soruyor
Gece bir ters bir düz
Örüyor saçlarımızı
İlk ışıklarını üzerimize örtüyor
Şimdi hiç sormuyorum
Gidecek yerimiz var mı diye
Düzlere ters terslere düz düşüyorum
Bir iki damla da ellerine düşüyorum
Biliyorum üşürsün sen
Kış ve diğerleri...
Ertuğrul ABAY
2021-03-16T13:38:45+03:00Böylesi güzel şiiri ortaya döken güzel ruhunuza sağlık :)
Reyhan Polat
2021-03-16T13:19:10+03:00Şiirin akışını, üslubunu güzel buldum. Epey anı canlandırdı. Kaleminize sağlık.