gelin size bir hayalimi anlatayım
çıplak ayaklarım bir noktada yürümeyi bırakacak ve ben toprağa oturacağım,
ellerim çimenlerde gezinecek,
ayaklarım ılık rüzgarla gıdıklanacak,
başım istemsiz güneşe dönecek.
köklerim yerin altına salınacak.
yer altı suları beni ağır ağır besleyecek.
bulunduğum o yerde, zamanda
toprakla, suyla, güneşle büyüyeduracağım.
köklerim suyu emdikçe huzura kavuşacağım,
güneş bedenimi ısıttıkça huzura kavuşacağım,
toprak beni besledikçe huzura kavuşacağım.
gözlerimle değil köklerimle göreceğim.
ne kadar derine kök salabildiğimi,
hangi toprakların beni beslediğini,
gücümü ve zayıflıklarımı,
bir insan olmanın üzücülüğünü
ve aynı zamanda muhteşemliğini.
bir bitki olsaydım, mesela ayçiçeği
istemsiz güneşe dönen başımın yanında başka başlar olsaydı.
daha az mı yalnız hissederdim?
bir mantar olsaydım mesela
koskoca bir ormanla konuşsaydım.
en uzaktaki ağaca ulaşsaydı sesim,
daha mı az hüzünlü hissederdim?
aklımda sorular,
günlerce, aylarca, yıllarca oturacağım o yerde.
insan ömrüm yettiğince kalacağım.
köklerim ağır ağır yeryüzüne,
köklerim ağır ağır kendi içime inecek.
bir insan olmanın üzücülüğü ve muhteşemliği:
ben hem yeryüzüne hem kendi içime kökleneceğim.
ben hem güneşe başını kaldırıp bakan tek baş
hem de yeryüzündeki onlarca bedenden biri olacağım.
iletişim kuracağım yeryüzüyle ve gücüm yettiğince bir ormanla
gücümün yetmediği yerde duracağım.
ben çıplak ayaklarımın yürümeyi bıraktığı bu yerle hem bir bütün, hem de oradaki tek olacağım.
köklerimi eğiteceğim insan olmanın üzücülüğü ve muhteşemliğiyle.
köklerimi eğiteceğim hem yeryüzüyle
hem benliğimle.