Senin yurtlarından kaçıyorum

ağır-aksak adımlarım ümitsiz fakat

sağanak yağmur tenimi okşuyor

çünkü senin adını bile unutmadım


çarpmadığına inanmazdım elektriğin

tellerindeki kuşlara

sonra yalan söylediler önce ağladım

inandım ve güzelliğime pay biçtiler

sapsarı kesildim.


dizlerimi hatırla, şehri dolandığımda

hatırla başak vermeyen yaz aylarını

sana bir üzümün ardından vakitsiz

ve korkusuzca baktığımı

dünya

ey dünya

ey

dün!

ya ben seni hırpalamakla meşhursam.


kelimeleri kırdırıyorsun birbirine

ateş bile çıkmıyor

dudaklarında pudra var boya

sersemlik oysa ettiğim ne vardıysa

zihnimde gövermiş türküler,

ne yana dönsem ellerimde kesikler

koyvermeyezler beni

ağulanırım bildiğim tüm meydanları

okuyamazsam


çiçek resmi çizdiğim sıra

usul usul

ayrıldık sonra bir bir yolduğum

urlarımla

yine de kaldım ben avuçlarının

köşebaşlarında


vakitsiz söylendim bıçak bilediler

sözlendik, söyleştik, aşıktık

bıçak bilediler

umudun inceliğine vurdu kuşlar

-bıçak bilediler!

simsiyah bir fonda

gençliğimi pazarladım

ümitsiz yürüdüm ağır-aksak

bıçak bilediler.