Korku ne muazzam bir şeydir. Korku vardır, insanın kendi sınırlarını aştırır. Korku vardır, insanı bulunduğu durumdan, konumdan geriye çeker. Çoğu insan hissettiği zaman kilitlenip kalır. Hiçbir şey yapamaz. Kimisi de kaçar, durmaksızın, ardına bakmadan kaçar. Çeşit çeşit tepki şekli olsa da korku hepimizde ortak bir histir. Hiçbir insan yoktur ki korkuyu hissetmemiş olsun. İlginçtir, kimse de sevmez. Tasvip etmez ve onaylamaz. Aşağılayanlar da eksik değil tabii. Korkan birine korkak diye hakaret bile var. Çok kötü bir şey yani korku dedikleri. Sanki herkes çok cesur. Peki, korku yüzünden yargılayabilir miyiz insanları? Doğal bir duygu değil mi? Her canlıda yok mu? Mesela insanın canının yanmasını istememesi, hayatta kalmak istemesi, hatta düzenini bozmamak uğruna cesur olmamasını veya korkakça davranmasını yargılayabilir miyiz gerçekten? Buna hakkımız var mıdır? Genel olarak baktığımızda korkaklığı öven çok kimseyi görmedim, ama yereni ve söveni çoktur. Her ne hikmetse, o yeren ve sövenleri de tabiri caizse cenk meydanında da göremezsiniz. Bu konuyu ele almayı bir seneden fazla bir süredir ertelemiş olmak beni şaşırttı. Halbuki bu duyguyu en çok hissettiğim dönemimde bir sayfaya yazmıştım ama şimdi o yazıyı bulamadım. Orada da başka şeyler yazmıştım ama temelde aynı şeyi anlatacağım, benim gözümde korkunun çaresi nedir, diye. Korku benim uzun süre peşimi bırakmamış ve kalıplarımı kırma konusunda benim en büyük düşmanım olmuştur. Her şeyden korkan biri değilim, ama çocukken korkuttukları şeylerden ve bunun yanı sıra karakterimden dolayı kaynaklanan pek çok korkuyu da içimde barındırmıştım. 


Bu duygu öyle bir şey ki bence pek çok şeye ilham vermiştir. Dünyaya geldiğimizde korku duygusunun farkında olarak gelsek bence çok daha başka varlıklar olurduk. Sanıyorum ki bu duygunun farkında olmayarak geliyoruz, ama farkına varmamış olsak da yine de bu duygu mevcut. Bebeklerin dilinden anlamadığımız için bilmiyoruz ama ağladıkları zaman belki korktukları için ağlıyor bile olabilirler. Bize korkuyu, sanıyorum sadece can acısı değil, çevremizin çevremizdekilerin korkunçluğu ve korkunç olma çabası da öğretir. Çocukken hatırlarsak korku hikayeleri, amca seni dövecek tepkileri... Hep bir korku mesajı verir büyüklerimiz ve çevremizdekiler. İşte, can acısı, çevremizdeki korkutma faaliyetleri ve kişisel deneyimler sonucunda farklılık göstermeye başlayan ve başka başka formlara dönüşen bu duygu, akıl ile birleşince artık bir çıkarıma, zaman içinde aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaya başlayınca da bir kalıba dönüşür. Tekrar tekrardan kastım şu: Her ne hikmetse insan kendini aynı korkuyu hissedeceği durumların içine tekrar tekrar sokar. Akıl alır veya akıllı insan işi değil bu durum. Halbuki akıl, korku gibi birçok sorunu çözmenin yolunu daima arar. Çünkü sorunların, sorun olduğunu ve rahatsızlık yarattığını bilir. Bunun çözümü nedir, diye sorar ve merak eder. Araştırmaya başlar. Merak edip araştırmaya başlayınca bulduğu veya bulduğuna inandığı şey sonucunda bir bakar ki korktuğu gibi değil. Tabii tersi durumda söz konusu da olabilir. Korkusunu besleyecek şeyler de bulur ama bulsa dahi içindeki korku önceki korkuyla aynı değildir. Bence merak duygusudur, korkunun belalısı. O merak duygusu, korkuya rağmen pek çok şeye imza atmayı başarır. Bu takdire şayan duygu tabii ki insana has değildir. Bütün canlılarda görebileceğimiz bir duygudur, fakat bunu insanda anlamlı kılan farklı bir ince ayrım vardır. Bir hayvan kendi doğası gereği, bir şeyi denediğinde başarısız olursa onu tekrar deneme konusunda çekince gösterebilir, fakat bir insan defalarca başarısız olsa da devam edebiliyor aynı şeyi yapmaya. Bu sayede korku aşılıyor. Fakat bu duygu aşılıyor sanılsa da bu tekrar başka bir korkuyu da içinde barındırabiliyor. 


Çünkü ilerleme bitmez. İlerlemeye karar verdiği andan itibaren kişi, yeni belirsizliklere ve yeni korkulara gebedir. Bu yüzden korku duygusundan kurtulamayız, ama onunla yaşamayı kabul ettiğimizde bence daha farklı deneyimler yaşayabiliriz. Fakat korkunun sınırları keşfedilmezse ilginç korku kalıplarıyla da yaşıyor olabiliriz. Benim ilginç bulduğum bir korku, başarılı olma korkusu. Kendini çok iyi gizleyebiliyor. Başarılı olmaktan korkar mı insan, diye soruyor insan, ama evet, korkar. Çünkü başarılı olmanın da bir sınırı vardır ve nazar tabii. Mesela başarılı olursam nazar değer, hasta olurum ve ölürüm. Ne güzel bir kalıp değil mi? Nazar değdi, hasta oldu, öldü falanca filanca kişiler. Öyleyse ben de başarılı olmayayım. Böylesi çok özel korkuların yanında, herkesin duyduğu ortak korkular da tekrar tekrar denense de hâlâ içte durur. Bir filmde duymuştum. Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu insanın sınırlarını aşmasına yardımcı olur, diyordu. Buradan şu sonucu çıkarıyoruz. Korku o kadar da kötü bir şey değil demek ki. O kadar kötü bir şey değil dedim ama korku gerçekten kötü bir şey mi peki? Korkunun zıttı olan cesaret iyidir midir mesela?


Çünkü insanların cesur denilen kişiler ile veya cesurluklarla dalga geçtiğine ben hiç şahit olmadım. Cesurluk ile alakalı olarak cahil cüreti diye bir deyimi kullandıklarını duydum, fakat bu tabirin toplum tarafında o kadar kırıcı bir tabir olarak algılandığını zannetmiyorum. Bu yüzden küçümsenen ve değer verilmeyen bu durumun da incelenmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Korku incelenmez, araştırılmaz, araştırılsa da rahatlatıcı çözüm önerileri sunulmaz. Çünkü basit bir konu değil. Neden mi? Çünkü toplumlar bu his üzerinden yönetiliyor. Bu his ortadan kalkarsa yığınları nasıl kontrol edebilirler? Bu duygu olmasa insanlar ne yapar kestirilemez. Belki iyi belki kötü şeyler olabilir. Kim bilebilir ki? Bilmediğimiz şeyler için içimizdeki korkunun öne süreceği pek çok karanlık olasılıklar sunan bilgeyi saymazsak kim bilebilir? Diyeceğim şu ki korktuğunuz şeyin üstüne gidin. Korktuğunuz şey zannettiğiniz gibi olmayacaktır. Zannettiğiniz gibi olsa bile siz üstüne gittiğiniz için artık kendinizi yenmiş olursunuz ve korktuğunuz şeyin korkulacak kadar güçlü olduğunu görseniz bile bir şeyler yapmak için fırsat arayacaksınız ve kendinizin de en az korktuğunuz şey kadar güçlü olduğunu anlayacaksınız. Her yeni keşif, keşfedilmeden önce imkânsız ve korkutucuydu.