KUATORYA’DA DEĞİŞİM
4. Bölüm ''Kasaba''
Hefial ve Icruke
Fretsell'in dingin sokakları, doğanın huzurunu yansıtıyordu. Fretsell şehri, dingin ve sakin yaşamın merkeziydi. Toprak kokusu, geniş arazilerde tarım yapılan ve sıcakkanlı insanların yaşadığı bu yerde, her gün bir diğerinden daha yavaş geçerdi. Hefial, bu küçük şehrin her köşesini bilen, derin sessizliğiyle tanınan biriydi. Icruke ise Burell'in hareketli ve renkli şehir yaşamından sıyrılmış, içsel bir yolculuğa çıkmıştı. İkisinin yolları, Icruke'un annesinin ani ölümü ve Fretsell'e taşınma kararıyla kesişti. Bir rastlantı gibi başlayan tanışmaları, zamanla derinleşti. Hefial'ın sessizliği, Icruke'un içindeki karmaşayı dinlendiren bir melodi gibiydi. İlk görüşmelerinde, gözlerindeki derin anlam arayışını hissetmişti Hefial. Zamanla, saklı olan hikayelerini paylaşmaya başladılar. En sonunda da ortak bir hikayede buluştular.
- Bu herzamanki şerefsiz değil dedi Hefial elindeki cılız ve soluk tavşanı sallayarak, biri hariç tüm cepleri yırtık olan pantolonunun son cebinden çıkardığı eski ama keskin bir bıçak çıkardı. Bıçağı acele etmeden ama özensizce kullanarak cılız tavşanın başını gövdesinden ayırdı. Tavşanın neredeyse tüy kadar hafif kafasını uzaklara doğru savururken evinin verandasındaki çıtırtıya döndü. Güzeller güzeli karısı oradaydı. Gözgöze geldiklerinde,
Icruke: Biliyorsun ki onu yemeye ihtiyacımız yoktu.
Hefial: Sende biliyorsun ki onu yemek için öldürmedim.
Bir iç geçirme ve göz devirme ile hemen konudan uzaklaşmak istedi Icruke. Kocasını ilk tanıdığında onun biraz fevri ve hatta kendine bile söylemekten korksa da vicdansız olduğunu anlamıştı. Fakat sevmenin, sevilmenin onu değiştireceğini düşünmüştü, çok sonraları yanıldığını anladığında ise yine pes etmeyi kabullenmedi. Hatta hala hayatındaki en cesur kararı olarak tanımladığı o kararı verdi. Bir çocukları olmasını istedi, hiç şaşırmayacağı üzere Hefial bunu asla istemedi. Bir çocuğun hayatlarına girmesi onun için sadece kaostan ibaretti, karakterine çok uygun şekilde hiç çekinmedi. Bunu ve çocuklarla ilgili tüm düşüncelerini karısıyla paylaştı. Icruke belki de ilk defa ondan umudu kesmek üzereydi onu hiç kimsenin kendisinin gördüğü gibi görmediğini idrak etmek üzereydi ki, Hefial zorla da olsa onunla bir çocuk sahibi olmayı kabul etti. Bu sancılı dönemleri biteli ve sevgili oğulları Jagile doğalı 5 yıl olmuştu.
Hefial bir çocuk sahibi olmayı kabul etmişti etmesine ama, bir baba olmayı kabul etmemiş gibi görünüyordu. Jagile’in tüm ihtiyaçlarını annesi Icruke giderir, Hefial hiçbir şeye yardım etmediği gibi oğluyla da nadiren konuşur, halini hatırını sorardı. Bu konuşmalar ikisi içinde çok garip geçerdi. Ne Hefial merak ederdi ne de Jagile anlardı. Beş yıl olmasına rağmen Hefial bir çocukla nasıl konuşulacağını bile öğrenememişti. Çok nadiren olan bu sohbetlerin neredeyse tamamında Jagile babasını anlamazdı bile ama yine de babasının onunla konuşması çok hoşuna gider konuşmayı devam ettireceğini umduğu cevaplar vermeye gayret gösterirdi. Bu ilişki, küçücük yaşında ona bu kurnazlığı yapmayı öğretmişti.
Radyonun yarı çürümüş ahşap kasası, köşede unutulmuş gibi dururken, tüm sessizliği paramparça eden Burell sınırındaki patlama haberiyle dolup taştı. Küçük çocuğun masum yüzü, bir anda kaygılı bir ifadeyle değişti. Oyuncağını bırakıp annesi Icruke'un yanına koştu.
"Anneciğim, radyoda ne oluyor?" diye sordu endişe dolu gözlerle.
"Her şey yolunda, tatlım. Sadece biraz gürültü var," dedi Icruke, eliyle oğlunun saçını okşayarak onu sakinleştirmeye çalıştı. Ancak içindeki endişe, kolayca gizlenemezdi.
Jagile, annesinin tavrından bir şeylerin yolunda olmadığını anlamıştı. Genç yaşına rağmen, çevresindeki durumu hissetme yeteneği oldukça gelişmişti. O da sessizliği hissetti. Hefial, odanın içine büyük adımlarla girdi. Omuzları dik, tüm heybetiyle içeriye adım attı. Radyonun sesini duyunca kısa bir an durdu, dikkatle radyo yayınına kulak verdi. O esnada Jagile'in endişeli bakışlarını görse de umursamadan, hızlı adımlarla Icruke'un yanına doğru ilerledi.
Hefial, radyodan gelen haberin şokunu hala sindirmeye çalışıyordu. Gözleri, perdeleri usulca kenarlara kıvrılmış pencereden, Jem Gölüne daldı, içinden gelen bir his, oraya gitmek istediğini söylüyordu. Sınırdaki bu göl, Fretsell ve Burell şehirlerini ayıran, gizemli bir bariyer gibiydi. Sularının rengi, çoğu zaman bulutların yansımasıyla değişen bir gri tondu. Bazen gölün yüzeyi, dingin ve sakin bir ayna gibiyken bazen de rüzgarla çalkalanarak kıpırdanıyordu. Jem, derinlikleri ve sularının tuhaflığıyla ünlüydü. Birçok efsaneye ve hikayeye konu olan bu su kütleciği, bazı gizemli olaylara sahne olmuştu. Bazen rüzgarla coşup, dalgaları çıkartarak tehlikeli bir hal alabilirdi. Bu göl, sadece fiziksel bir engel değil, aynı zamanda bir sembol gibi dururdu. İki şehir arasında ayrım yaparken, içinde saklı olan sırlarla da insanları büyülerdi.
Hefial "Bu patlama belki de bir tehlike işareti olabilir," diye düşündü. "Görmemiz gereken bir şeyler olabilir." dedi
Icruke, endişe dolu bir ifadeyle seslendi: "Hefial, bu tehlikeli olabilir. Lütfen, bu kez gitme. Ne olduğunu bile bilmiyoruz."
Hefial dudaklarını sıkıca birleştirdi, içindeki isteği bastırmak zorundaydı. "Belki de bir şeyler görmeliyim. Belki de bir şeyler yapmalıyım," diye mırıldandı.
Icruke'un endişeli ifadesi bir an bile yumuşamadı. "Lütfen, risk almak zorunda değilsin. Bu tehlikeli olabilir, gitmemeliyiz."
Hefial, kararlı bir şekilde kafasını salladı ve sessizce, "Benim gitmem gerekiyor, anlıyor musun?" dedi. Ve odadan çıkıp sınırdaki göle doğru ilerlemeye başladı. Gözlerinde, kararlılığın yanı sıra tedirginlik de vardı.
Hefial göle vardığında, uzaklarda Burell'in gri ve kasvetli siluetini seçebiliyordu. Olağan günlerde, limanda gıda gemilerinin sıralandığına şahit olurdu, ama bu sefer farklı bir manzara vardı. Askeri birlikler, sayıları yüzlerceyi buluyordu, limanı doldurmuşlardı. Ancak patlamayla ilgili herhangi bir belirti göremiyordu. Gökyüzü, sakin ve sessizdi, patlamanın etkisi gölün bu çokta uzak olmayan noktasında bile hissedilmiyordu.
Gri bulutların arasında yükselen şehir, ani bir değişim geçiriyordu.
Hefial, endişe dolu bir şekilde eve doğru yürürken zihni karışık düşüncelerle doluydu. Patlama ile ilgili gerçeği karısına anlatmalı mıydı yoksa bu endişeli haberle onu huzursuz etmemeli miydi? Belirsizlik içindeki kalbi, Icruke'u düşünmekle doluydu. Eve yaklaştıkça, bir yandan da karısına nasıl yaklaşması gerektiği konusunda düşünüyordu. Sonunda, adımlarını yavaşlatarak Icruke'a dürüst olmanın ve yaşanacak herhangi bir tehlike karşısında ona destek olmanın önemli olduğuna karar verdi. Yavaşça eve doğru adım atarken, içindeki korku ve kararsızlık onu etkilese de, karısına olan sevgisi ve saygısı daha güçlüydü. Gözleri belirsiz bir geleceğin endişesiyle doluydu, ancak yine de cesaretle adım atmalıydı. Hefial, tam gerçeği anlatacakken Icruke'un görüş alanına girdiğinde, karısının yüz ifadesindeki ciddiyet ve endişe belirtileri onu şaşırttı. Icruke, dışarı çıkma yasağı ilan edildiğini ve Burell ve çevresindeki tüm şehirleri kapsadığını söylediğinde, Hefial adeta donup kaldı. Bu bilgi, anlatmak istediği şeyi bir kenara bırakıp anında gündemi değiştirdi. Şaşkınlık içinde kalan Hefial'ın sınırdaki askeri birlikleri görmesi, dışarı çıkma yasağının ardında yatan gerçek tehlikenin boyutlarını anlamasına neden olmuştu. Hefial, derin bir endişeyle karısına bakarak, anlatmak istediklerini bir kenara bıraktı ve onunla birlikte, yaşadıkları evde kalmanın önemini anlamış bir halde sessizce içeriye girdi. Artık sadece beklemek gerekti.