Son veda zamanı, ardından, yıkılacak köprüler.

Geriye dönüp bakma! Yanıyor gemiler,

Kol geziyor hayatımın limanında haramiler!

Ne çok yaktı canımızı hayatım, eli kanlı zalimler.


Gözlerim kanlı, nefretli bakıyorsa gözlerine,

Korkutuyorsa bu seni, bilmeni isterim,

Bende korkmuştum evelden,

Küfrü ve acıyı tadarken gözleri kanlı birinin elinden.


Doğduğumda, iyi olan neyse ona gülerdim.

Sonra bildiğim de değişti, ettiğimde.

İnsanın canını ne yakıyorsa yedisinde,

Onunla yaşıyor işte, yetmişinde de sekseninde de.


Diyar diyar gezmeye ne hacet?

Varsa aşkla sunulmuş bir omuz sana,

Huzuruda bulursun, güzelliği de orada,

İnanmazsın, binbir türlü diyarı da.



İnsan küçük bakınca böyle görüyor işte,

Ölümü unuttuğu gibi, asıl gerçeği de unutuyor,

Aşkı yüce, huzuru amaç biliyor,

Oysa gideceğiz, bu oynadığımız son perdeler,

Ne hacet huzuru aramaya, ne bir diyarda,

Ne aşkla uzatılmış sana, yumuşak bir omuzda.

Nihayetinde gireceksem mezara,

Bir adım kalacaksa o üzgün mezar taşımda,

Ne bir aşık olmak isterim,

Ne huzurlu bir adam,

Huzuru bahşediyorsa ölüm bana,

Bir şeyleri değiştirmeli dünyada,

Uğurda feda edilmeli zaman,

Uğurda yücelmeli insan,

Elbet ölecekse eğer,

Ölümsüzlüğü de bu uğurda bulmalı insan.

Aşk neye yarar?

Neye yarar küçük barakalarda,

Koca villalarda huzur?

Hala pis kokuyorsa memleketin,

Dünya gebe kaldığı çocukları,

Bir bir boğuyorsa aldırmadan,

Nasıl izlerim fildişi kulelerimde,

Ölümleri bir bir yüreğim sızlamadan.

Edebi bir romanı, ebedi bir gerçek gibi,

Nasıl saatler veripte okurum utanmadan?

Açlık ve susuzluğun kol gezdiği diyarlar,

Ölüyorsa eğer dur durak bilmeden çocuklar,

Söyle bana, aşık olup, yanmış aşkından,

Bir sevdaya tutulupta nasıl ölür geberirim aşkımdan?

Gerçek, gerçek işte bu,

Ebedi bir mermi gibi şakaklarımda,

İlahi bir türküyü tutturup dilime,

Aşka boğmak istiyorum dünyayı,

Pis kokan her bir sokağı ayırmak istiyorum tam ortasından,

Ne varsa, şu yavruların, masumların canını yakan,

Şevk ile bağrına bir hançer saplamak istiyorum.

Aşkımda bu, huzurumda,

Şu aciz bedenim, bir faninin evladı olduğu gibi,

Kendisi de bir fani hiç süphesiz,

Ömrüm temizlemeden pisliği,

Değiştirmeden tek bir şeyi,

Bitmeyecek, biterse kalbim küfredecek,

İşte gerçek bu, tek gerçek bu!