Birçok şey yazıp sildim. Zaten hep böyledir. İnsan söyledikleri değil söylemedikleri kadardır. Bu suskunluklardan anlam çıkaracak kimse var mı bilmiyorum. Ya da söylediklerimi dinleyerek söyleyemediklerimi izah edebilecek birisi. Sen aşıksın, sen cahilsin, sen alimsin, korkak ya da cesursun diyebilecek birisi…
Yüzlerce kelime yığını içeren bir paragraf sildim az evvel. Üzerine bir çizgi çekmeden, düpedüz sildim. Acımadım da. Zaten acınacak bir tarafı yok bu kelime yığınlarının. Acınacak bir durumda olan onlar değil bizleriz ne de olsa. Cansızdır, kansızdır, hissizdir bu kelimeler. Onlara hissiyatı yükleyip kendimizi ruhsal ıstıraplara biz gark ettik. Şiir dedik, şair dedik, doğduk dedik, öldük dedik ve böylece milyarlarca dize dizdik. Altı üstü herkes gibi bir gün gidecektik. Galiba fazla anlam yükledik pek bir anlamı olmayan sıradanlıklara.
Ancak bu böyle midir? Doğmak, ölmek, yemek içmek ve üremek midir insan olmak? Pek tabii böyle değildir. Bizi hayvanlardan ayıran iki temel madde var o zaman: Akıl ve hissiyat. Akıl iradenin, hissiyat ise vicdanın anahtarıdır. Vicdan! Vücut kelimesinden türeyen, varlığını tek bir kelimeye indirgeyen, o yoksa sen de yoksun diye ima edilen bir kelime. İşte bahsettiğim bu derin hissiyat. Tek bir kelime bütün bu insanlığı bir çırpıda özetlemiş. Eğer vicdan yoksa vücudun ne kadar hikmeti kalabilir? Yaşamak; yemek içmek ve üremek kadar basit bir olgu değildir.
Şu sıralar yeryüzü gibiyim. Dışım kaskatı, buz gibi. İçimde ise volkanlar köpürüyor, kan diye lav akıyor damarlarımda. Onlarca insanın arasında küllüğü önüme çekip bir şeyler karaladım hep. Bu derslerde böyleydi, toplantılarda ve kavgalarda da öyle. En mesut anlarda bile böyleydi bu, en ıstıraplı sahnelerde de. Yazı yazmaktan nefret ettim. Sigara içmekten de öyle. Zaten neyden nefret ettiysem orada buldum kendimi. Bana ne vicdandan, şiirden, şehirden.
“Anlatsam tesiri yok, sussam gönül razı değil.” demiş Fuzuli. Bunca izahatın özeti de şu bir cümleye çıkıyor sanırım. Biliyorum tesir etmeyecek sözcükler. Ancak içimdeki deli tayları avutmam, köpüren volkanlara set çekmem lazım kelimelerle.