13.06.2024


Sevgili Günlük,


Bugün farklı bir şehirde kuş cıvıltılarıyla uyandım. Yüzüme gülümsememi kondurup kahvaltı ettiğimde sanki acım azaldı. Makyajımı yaptım, diğerleri gibi giyinip onların aralarına karıştım. Allıktan kızaran yanaklarıma bakıp gülümsedim, kat kat kapattığım göz altlarımı seyrettim aynada.Kahvaltı masasında espriler bile yaptım, kimse bilmedi içimi.


Saatler geçti ve yolculuk başladı. Saçlarımı rüzgâr okşadı, tenimi rüzgâr öptü, bedenime değen tek şey ise rüzgârın elleriydi. Zaten, rüzgârın ellerinden başka kim bana değebilir dokunabilir ki ?





İşte; yol bitti, gün bitti ve hüznüm yeniden zuhûr etti. Tebdili mekânda ferahlık vardır derler ancak bu ferahlık kısa sürdü. Kilometreler beni sana getirmedi, yaşadığın şehirden geçtim, senin baktığın göğe baktım ama sen orada yoktun. Acımla beraber binlerce kilometre gittim ve sen yine beni sevmedin.


Salak gibi beni sevecek birilerini arıyordum, insanlarla konuşuyor muhabbet ediyordum. Bugün anladım ki her yol sana çıkıyormuş, kimse beni sevmiyormuş. Herkes dudakları arzuluyormuş da kimse ruhu okşamıyormuş.


Hayat işte, herkese demet demet çiçekler giderken ben kendi çiçeğimi kendim alıyorum. Evet, sevgi diye bir şey yokmuş, bu bizim yalanımızmış. İnsanlar sadece dışı seviyormuş, kimse içimizdeki narı görmüyormuş.Narı göremeyecekseniz beni dürtmeyin diye bağırmak istiyorum çünkü üstümde beyaz gömlek var. Lütfen, kalbime götüremeyeceğiniz ellerinizi dudaklarımda dolaştırmayın. Beni sevmeyecekseniz beni oyalamayın, ben safım inanıyorum.


Günlük, şimdi anlıyorum ki en büyük hayalime hiçbir zaman kavuşamayacağım, benim saçlarımı hiç kimse okşamayacak.Çiçekler bile mezarıma ekilecek sadece.İşin özü bugün de sevgisizim.


Peki, ya Tanrı, Tanrı beni seviyordur değil mi ? Onun sevgisiyle yaşıyorum, o varolduğu için yaşıyorum. Tanrı hep yanımda değil mi? Tanrı'm ben artık insanlardan ümidimi kestim sadece sen varsın. Açtım ellerimi semaya bakıyorum, semada senin yüzünü görüyorum. Tanrı'm lütfen beni yalnız bırakma da yalnızlık sana mahsus olsun.