Bilinci yerine geldiğinde etrafını kuşatan ve sonsuzluğa uzanıyormuş gibi görünen yüksek duvarların arasında kapana kısılmış olduğunu gördü. Bu hiç bilmediği soğuk ve yarı aydınlık yerde, yalnız olmanın getirdiği korku içini ürpertti. Ürkek adımlarla içinde hapsolduğu yeri önce anlamlandırabilmek, ardından kurtulmak adına ürkek adımlarla yürümeye başladı. Sola döndü, sonra sağa, tekrar sola; çıkmaz sokak. Her çıkmaz sokakta önünde aşılmaz görünen ve daha çok korkmasına sebep olan yüksek bir duvarla karşılaşıyordu. Defalarca denedi, sonuç aynıydı. Bir an için bu yerden asla kurtulamayacağını düşündü. Biraz dinlendikten sonra tekrar denemeye başladı, yılmamalıydı. Pes etmeyi hiçbir zaman kendisine yakıştıramazdı. O, annesiyle babasının dediği gibi hata yaptığında çabucak vazgeçen ve umutsuzluğa kapılan biri değildi. Onların dediği gibi zayıf biri olmayacak, onları haklı çıkarmayacaktı. Rastgele labirentin içinde sağa ve sola saparak bir müddet ilerledi. Bu sefer de diğer denemelerindeki gibi karşısına kocaman bir duvar çıkmasını beklerken devasa bir kapı ve kapının önünde iri yarı bir adam gördü. Sonunda bir insana rastlamanın verdiği mutluluk ve buradan kurtulma ihtimalinin doğmasının getirdiği heyecan ile kapıya doğru koşmaya başladı. Kapıya yaklaştığında adamın onu gördüğü için hiç şaşırmadığını hatta sanki onun gelmesini bekler gibi bir hâli olduğunu görerek adam yerine o şaşkınlık içinde kaldı. Adamın yanına yaklaştı ve onun donuk yüz ifadesini görmezden gelmeye çalışarak “Lütfen kapıyı açar mısınız? Burada mahsur kaldım. Buraya nasıl geldiğimi ve neden burada bulunduğumu bilmiyorum. Labirentte gözlerimi açtım ve bu kapıyı bulana kadar fazlasıyla çıkmaz sokakla karşılaşarak enerjimin çoğunu harcadım, tükenme noktasına geldim” dedi. Muhafız yüz ifadesiyle çelişmeyen buz gibi bir ses tonuyla “Ben senin neden burada olduğunu biliyorum. Bu kapıdan geçmek istiyorsan önce sorularıma cevap vermek zorundasın” dedi. “Görmüyor musunuz sorularınıza cevap verecek gücüm yok, neden öylece geçip gitmeme izin vermiyorsunuz” diye yanıtladı kadın. Adam, “Ben bu labirentin muhafızıyım. Bu labirent ise aslında senin zihnin. Labirentteki aşılmaz duvarlar, hatırlamak istemediğin anılarından yapıldı. Duvarların bu kadar yüksek olmasının sebebi ise buraya gönderdiğin anılarla hiçbir şekilde karşılaşmak istememenden kaynaklanıyor. Eğer sorularıma dürüstçe yanıt verirsen bu kapıdan geçtiğinde zihnindeki tüm düğümleri çözerek buradan çıkacaksın,” dedi. Muhafızı ikna edebilecek herhangi bir kelimenin olmadığını anlayan kadın hissettiği öfkeyi görmezden gelmeye çalışarak “Sor sorularını ve bitsin,” diye yanıtladı.
Muhafız: Bir insan ne zaman kendinden vazgeçmeyi düşünecek kadar öfke duyabilir?
Kadın: Beklentileri karşılayamadığını fark ettiğinde. Bu beklenti hâli sevdiği insanların ölümüne sebep olduğunda.
Muhafız: İnsan kendini neden bir ölümden sorumlu tutar?
Kadın: Çocuk Esirgeme Kurumu’nda hiçbir zaman bir ailesi olmayacağını düşünüp üzülen yedi yaşında ufak bir kız çocuğuyken onu sahiplenen insanların istediği mükemmellikte biri olamadığı için.
Üç… İki… Bir… Şimdi uykudan yavaş yavaş uyanıyorsunuz Demet Hanım. Gözlerinizi yavaşça açabilirsiniz.
Demet kendine geldiğinde doktorunun odasında hasta koltuğunda uzandığını gördü. Demin yaşadığı seansın etkisinden kurtulmaya çalışırken doktoru Ece Hanım konuşmaya başladı: “Demet Hanım bu seansınızda ciddi bir ilerleme kaydettiğimize inanıyorum. On yedi yaşında intihara kalkışmanızın şimdiki hayatınıza etkilerini minimum seviyeye çekmek ve kabuslarınızdan kurtulabilmenizi sağlamak için bu kararı almanıza sebep olan etkenleri size gösterebilmek adına sizi trans hâline sokarak içinizdeki ‘yetememe’ hissinize müdahale edip çözüm üretmeye çalıştık. Şunu anlamanız gerekiyor ki, sizin en büyük şanssızlığınız intihar eğilimli bir aileye evlatlık verilmiş olmanızdır. On yedi yaşınıza kadar sizi her anlamda eleştiren ve yetersiz gören insanlarla bir arada yaşamak zorunda kalmanız psikolojinizi ciddi manada yıpratmış. Bu on sene sürekli aşağılanmanın getirdiği yetersizlik hissi ile beraber ebeveynlerinizin intiharının sorumluluğunu da üstlenmeniz ve onların ardından kendinizi öldürmeye çalışmanız, şimdiki yaşantınızda aynı hatalı sorumluluk hissi ile yanlış kararlar almanıza sebep olmaktadır. Daima etrafınızın başarısızlıklarla örülü olduğunu düşündüğünüzden dolayı geceleri kabuslar görerek uyanmaktasınız. Bir sonraki seansta bir adım daha ileri gideceğimize inanıyorum.”
Demet doktordan düzenli olarak kullanması gereken ilaçların yazılı olduğu reçeteyi alıp dışarı çıktığında içindeki huzursuzluğun bir kat daha arttığını fark etti. Bir sonraki seansa gelmeyecekti. Eşinin zoruyla sadece gece gördüğü kabuslara çözüm bulmak için gelmişti buraya. Bu kadar ileri gidip içindekileri bu kadar rahat ortaya dökeceğine ihtimal bile vermiyordu. Daha derine inmemeliydi doktor. İnerse o zaman hayatı derinden sarsılabilirdi. Her şey yerle bir olabilirdi. Ebeveynlerinin gözünde her zaman hatalı olma hissine dayanamayıp onları öldürdüğünü ve buna intihar süsü verdiğini farkında olmadan söyleyebilirdi. Onların ölümünden sonra yaşamaya devam edeceğini bile hesaba katmamıştı ki. Ebeveynleri intihar ettikten sonra onların acısına dayanamayıp kendisini de öldürmeye kalkan mükemmel bir çocuktu o.