hikayemiz, lahmacun yerken guns n’roses dinlemek gibi yersiz.

iki yalnızız… bi ulus baker dizesinde buluşan ve olacaklardan habersiz…


“there's no one else / could ever make me feel / i'm so alive”*


bazı günler, olur öyle.. hayat akar gider sen bi köşede beklersin, kimse sana dokunmasın, sen de kimseye değmezsin.. hiçbir şey görmek istemezsin kimseye de görünmezsin… ama bazı cümleler içinin tellerini titretir ahhh sen nasıl bi dizesin:

“birkaç tel beyaz... bizi gazlamaz... sakınmazsın görüntünü, biliyorum... çünkü güzelsin...”**


başına gelecekleri -iyi ki- bilemezsin, okur geçersin.. sonrası kaderin işi : kimin kalbinde yeşereceksin? “güçlüsün, sen her şeyi halledersin” derler.. varsın herkes desin, sen bilirsin: vurulacağın adamı seçemezsin. bi çift kara göz, canım cümleler.. bunlara -ne de güzel- yenilirsin….


“bu kadın beni yeniden doğuruyor”

kelimeler zihnimde dans ederken, aklım bulanıyor, kalbimse hep net… başım 45’lik plak gibi dönüyor: ah elif, sen ne güzel sevilirsin. sarılıyorum dünya duruyor… kokluyorum aylardan mayıs.. kelimeler renk ve dua.. dünyam yeniden boyanıyor.


“haksızlık etmiyorum. sen de etme..”

sözlükler yanıyor….şarkılar susuyor.. yağmur, şimşek ve karanlık yollar.. hadi gel de sığ  bu küçük kente… toparlan narin kalbim.. bulduğun şahaneyi, korkarım, sıra kaybetmekte.


“o bahçeye, yanımda sen otururken sonsuza kadar bakacağım gibi geliyordu”

senin dizinin dibinde, onca acı ve bunca yıl tarihe gömülüyor, hikayem baştan yazılıyordu.. beş yaşında kız çocuğu neşeli şarkılar söylüyor, güneşe karşı dans ediyordu.. sonra kız uzaklaştı, güneş kayboldu… sesine alışmış sardunyalar bile kahroldu..


bu hikayeden anladığım şu:  sen avucumun içindeki ürkek bi serçe gibisin.. ah benim esmer güzelim, sen ne çok incinmişsin…

 

*this i love, guns n’roses

**kum güzeli, ulus baker