Damarlarıma almışım pis bir laneti,
Vermişim gecelere, parlak emaneti.
Yüzüm kızarıyor, bu neyin emaresi?
Gaddar hükümdarıyım ben kendimin!
Geçip giden zaman, hayatımın vergisi.
Zamansız gelen Zaman isimli bir peri,
Pembelere boyar mı sence kırık düşleri?
Bir ilham perim var benim,
Ona hasat vakti gelmeden
Biçip getirme dedim ekinleri!
Galata Kulesi'nin semasında uçarken
Bir leyleğe yoldaş olmuş bizim peri,
Çığırtkan tüm esintileri alıp getirmiş,
Sonra bir kargaya düşmüş işi,
Alıp getirdi ondan siyahları, sürdü tenime.
Bir serçenin yarasına şifa vermiş,
Ondan alıp getirdi tüm kırılganlığı, verdi yüreğime.
Geçenlerde, bulutlardan yağmurlar toplamış,
Bir anlam taşımaz dediğim için düştü yüzü.
Bir bebeğin gözyaşlarını alıp getirmiş,
Karnı acıkmıştır dedim...
Bir kadının gözyaşlarını topla getir,
Rakı sofrasında bir adamın,
Mezar başında bir annenin,
Savaş meydanında bir askerin.
Getir, dedim. Getir yazalım.
Papatyaları koklamış,
Güllere dost olayım derken bahçelerde,
Kanatlarını takıştırmış dikenlere,
Ona da bulaştı bu pis lanetim.
Yıllardır taşırım, yürekleri istila edip
İçimde kahkaha atan bir adam,
Kahkahalar atar, taşır laneti başka diyara,
İlham perisinin kanatlarında,
İstila eder o, istila. Ve zevk verir bu ona.