Birkaç arkadaşım ile sessizliğin zifiri, ışığın hiçten biraz daha fazla olduğu bir yerde oturduk. Sıradan bir buluşma günüydü, normalde çok aktif konuşan birisi değildi Eralp. Olayı çoğunlukla lafı gediğine oturtmak ile alâkalıydı. Uygun gedik neresiyse, arar bulurdu. Hakim olduğu konulardan biride racon meselesiydi. Kahvehaneye uzun çorapla gitmezdi. kimseyi dövmek istemez ama bir durum hasıl olursa racona tabii kavgalar ederdi. Bu gün diğer günlere nispeten biraz daha enerji doluydu.
Konu konuyu açtı, Eralp’in fazladan enerjisi adeta yumurtasından çıkıp ateşler saçan bir ejderhaya dönüyordu. Hiddetliydi, anlatıyordu.
- Bu ne cüret lan!
Dedi, ayağa kalkıp devam etti
- Tornavidayla kapımı zorlamışlar. Bu ne cürreet lan. Annemiz evde abimiz evde, nereden biliyorlar kimsenin evde olmadığı zamanı? Takip ediyorlar. Yakalarsam bacaklarını kıracağım.
- Eskisi gibi çıkmaz sokaklar sık olsa böyle olmaz.
Dedim, Eralp’e arka çıktığımı göstermek istedim.
- Sadece bu değil, ne taze su içebiliyoruz ne çocuklarımızı düzgün yetiştiriyoruz.
Ufak bir sessizlik oldu. Konuşmaya katılıp-katılmama sessizliği değildi. Tüm grup, Eralp’in söylediği dertlerle hemhâldik. “Ne yapacağız biz”sessizliğiydi.
Durmadı, devam etti;
- Biz Allah’a inanıyoruz, ona bağlıyız ve cenneti istiyoruz. Bu çok zor. Doğduk, büyüdük, yaşadığımız yer bize zor olanın mükafâtı olduğunu, doğru olduğunu gösterdi. Biz bunun hakkını vermiyoruz, bir şeyler yapıyoruz ama cumadan cumaya namazlara gitmeye çalışıyoruz.
Bi an duraksadı, tereddütle anlatmaya devam etti
- bunu bize yapanlarla ortak noktamızın Allah’ın var olduğunu bilmemiz olduğunu düşünüyorum. Onlar iblisin yolunu seçtiler. Biz seçmedik.
Söyledikleri zihnimde makul bir zemine oturmakla birlikte ben bu insanların bunu kastî olarak yapmadıklarına inanıyordum. Fakat araya girip hızlanmış Eralp’i bölmek istemiyorum.
- Mesela Roblox oynayanların ortalama yaşı 8-11 arası. İçinde hangi gaysin oyunu var. Bu ne cürret lan benim çocuğuma? Bunu sokakta birinin çocuğuna sorduğunu düşünsene?
Eralp normalde bu kadar düşüncelerini dile getirmiyordu. Hızını almıştı, eklemek istediğim çok şey vardı ancak onun bu tiradı bir kısa filmde olsa eminim hiçbir yarışma bu kısa filmi kabul etmezdi.
Öyle bir gerçeklik taşıyordu.
- Kısa çorap giymem ben, çocuğum olursa 6 yaşında kundurayla takım elbise alıp bir tane fotoğraf çekilirim. Bazı şeyleri bize örfümüz, adetimiz öğretti. Bunların sebepleri var, boş değiller.
Mesela Eralp, toplu taşımadayken telefonunu hiç açmazdı. Koronada herkes kendini bulduğunu sandı derdi. Bu raconlara uymayı öğrenmek ve bizatihi bu raconları izleyerek öğrenmek emek isterdi.
- Gözlerimle gördüm, holiganlık meselesine kavga var diye haber salmışlardı sağa sola. Adam zıpkınla gelmişti. Zıpkınla ve ayakları çıplak bir şekilde avm otoparkına gelmişti. Denizden çıkmış gibi. Çocuğuna bez lazım olsa parası olsada almaya gitmez o adam. Sokakta bi laf vardır; yolunu kaybetmiş gençler yolunu bulmuş abilerin eseridir diye. Bozulma aslında bi üst kuşakta başlıyor. Z kuşağının mı suçu bu halde olmak, yoksa bir önceki kuşağın mı? Kimse bir şey yapmıyor.
Eralp’in söylemleri sıkı bir nato muhimmatı gücündeydi.
Durmak istedim, duramadık.
Kalktık, dolandık.
Nitekim, tüm yaraları ve yaramazlıkları arkamızda bırakıp evlerimize geri döndük. Mahallemize. Artık salyangoz satılan muhitimize.