Çok büyük bir tüketim çılgınlığı var.
İnsanlar başta ruhlarını ve kalplerini doyurmak için inanılmaz tüketim çılgınlığına giriyor. Bu tüketim çılgınlığı kişinin ruhunu ve kalbini doyurduğunu zannederken tekrar tekrar, açlık nüksediyor. Ruhu ve kalbi doyurma aşkına devam eden bu tüketim çılgınlığı, kapitalizmi destekliyor. Kapitalizmin egemenliğinin asla son bulmamasına, kişilerin her zaman daim bir şekilde aç kalmasına da sebebiyet veriyor.
Tüketim çılgınlığı arttıkça kişi doyumsuzlaşıyor. Lakin insanoğlu "daha fazla daha fazla" diyerek gezdiği bu dünyada asla doyuma ulaşamıyor. Her zaman ruhu kalbi aç bir şekilde gezmeye devam ediyor.
Eşyalardan, gıdalardan, eğlence merkezlerinden, alkollerden, sosyalleşmeden gerekli doyum alamayan insan sürekli kendine aç bir şekilde, ruhu kalbi derin bir boşlukla ve sancıyla beraber gezerek sürekli bir kapatıcı bastırıcı arıyor.
Kimimiz alkolün pençesine, kimimiz uyuşturucu bataklığına, kimimiz tatlı komasına, yemeklerin doyuruculuğuna sığınıyoruz kendimizce. Ne alkoller bitiriyor derdimizi, ne inanılmaz geceler barlar klüpler kâfi geliyor içimizde ki hasretlere, eksikliklere, o açlığa.
Yanlış yerde aradığımızı kaçımız anlıyor?
Oysa ruh kalp doyumu hiçbir zaman tamamen olamaz. Eksiklikler, boşluklar, hüzünlü hep bir tarafta duracaktır. İnsanoğlu bununla da yaşamayı öğrenmesi gereken, bunu da kabullenmeyi bilmesi gereken bir varlıktır. Ama bitmeyen arayışlar kişiyi hep savurmaktan öteye geçiremez. Bu süreçte bulunan bütün çözümler yapılanlar geçici bir tesirle iyi gelebilir. Kişi kendini, bulmuş doymuş iyi olmuş tatmin olmuş hissedebilir ama bi tarafı hâlâ o eksikliğin, o boşluğun, o açlığın kapatma ihtiyacı ile yanar tutuşur.
Benim görüşümde ; ruh, kalp ve açlığın doyumu eşyayla, alkolle, klüpler, partiler, davetler ya da sonsuz geceyle olmaz.
Manâya ihtiyacı vardır insanın. Kendi ruhuna dokunacak manâya. Belki o manâ bir iştedir, belki o manâ bir insanda gizlidir. Belki o manâ bir hayaldedir, belki eksikliğindedir.
Kendine ihtiyacı var insanın, asıl olan kendine.
Özüne. Reddetmediği özüne.
Eksik olduğu yerde arar insan, tam olmak ister.
Kayıp olduğu yerde arar insan, bulunmak ister.
İnsanın doldurmaya ihtiyacı var ; Boşlukları, eksiklikleri, yarım kalanları bitirmeye ihtiyacı var.
İnsanın yaratmaya ihtiyacı var ; Üretmeye, kendinden bir şeyler katmaya, özel olmasına, yaratımını görmeye ihtiyacı var.
Lakin, insan aslolanı, ya da kendi için ulaşması gerekeni, beyhude hayatlarda ve yaşamlarda arar durursa, ancak varır. Tadına tuzuna.
Lakin ermez, asıl bilince.
Her şeyin tadı tuzu biter, ama manâ ve öz hep eksik kalır.
Manâya ulaşmak, kalptendir. Ruhtan...
Ruh ve kalp gider manâya, özümüz gider.
~Fehmekar