Gel amca, buraya otur. Yorulmuşsundur hayatın sana yıllarca yaptığı onca zulümden. Bedenini o kadar yormuş ki yıllar, bir tahta parçası yoldaş olmuş gelecek yıllarına. Kamburlaşmış sırtın yılların derdini, kederini taşımaktan. Yüzün ağırlıkları taşırken gerilmekten, durgunlaşınca hayatın, bırakmış kendini. Kırışıklıklar her aynaya baktığında geçmişini önüne tekrar çıkıp yeniden üzmek için oluşmuş gibi. “Bizi ne hale düşürdün. Şu halimize bak” demişler ve bilerek kırışmışlar. Sana bir ders vermek için. Ya da onlarda yorulmuştur ve sadece bitkin düştükleri için öyledirler. Sonuçta her zaman her duygunu belli etmek için yardım etmişler sana. Aşk, üzüntü, sinir, şaşkınlık ve daha fazlası için. Sen karşındakine nasıl olduğunu göstererek anlat diye var olmuşlar. Kızmamak lazım onlara. Onlarda en az senin kadar yorgun. Ama sen bunları umursamıyorsun belli ki. Hatta sana ekstra bir karizma bile katmışlar diyebilirim. Sanki bir sanat filminden fırlamış gibi.


Kafanda fötr şapkan, üstünde kahverengi bir takım elbise. Elinde sana yılların cezası olarak bıraktığı bir bastonun. Bembeyaz bir gömleğin ve hayatın tüm renklerini içinde toplamış gibi duran bir kravatın. Ha bide o zinciri görünen belki de sana babandan yadigar kalan o köstekli saatin. Daha yenide almış olabilirsin bilmiyorum. Ama yeni aldığına asla inanmam çünkü senin gibi birisinin geçmişe sağdık kalacağından o kadar eminim ki. Yaşanmışlıklar senin için çok önemli. O yüzden üstündeki her detayda bir yaşanmışlık vardır. Bunu tramvaya bindiğin anda anladım zaten. Sen geldiğin zaman ortamdaki hava değişti. Bunca yenilik içinde geçmişinizi unutmayın der gibi duruyordun ortada. Tabi amacın dikkat çekmek falanda değil anlıyorum seni. Sen sadece dışarıda biraz zaman geçirip yıllarca düşünmekten yorulmayan beynin ile biraz daha düşündün. Dostun dert yoldaşın beynin ile yılların, anıların sohbetini yaptınız. Şimdide eve gidip biraz dinlenmeye karar vermişsiniz. Kalpte katılmıştır bu sohbete, ah ah oda neler çekmiştir kim bilir. Geçmişte öyle bir aşk yaşamıştır ki. Onu her gördüğünde hızlı hızlı atmaktan yorulmuştur. Belki bu yüzden kaç defa kızmıştır sana. “Yeter yorma beni be adam” diyerek serzenişte bulunmuştur sana. Ama aşka ne söz geçirile bilir ki. Zaten aşktan en çok mutlu olan kalptir. Ziyaretine kaç defa kelebekler geldi. Kaç defa uçuştu o kelebekler kalbin evinde. Sevdiğin kadın ziyaretine gitti onun. Oturup seni anlattı ona. Mutluluklar hediye etti kalbine. Çiçekten bahçeler yaptı sevdiğin kadın. Oda içinde gezindi. Sen ve sevdiceğin bir ev inşa ettiniz oraya. Oda sizinle beraber yaşadı. Başka kimseler gelmesin diye tel örgüler inşa ettiniz. Sadece sen ve sevdiğin olun diye ördüğünüz tel örgülerden oda yararlandı. Korudu kendini. Tabi bunca güzellik yetmezmiş gibi, bunlar olana kadar neler çektirdi sana. Sen aşkını her görüşünde heyecanlandı. Seni terletti dilini karıştırdı. Onun yüzünden ne yapacağını bilemedin. Beynini de yanına aldı beraber oldular. Her konuşmak istediğinde heyecanlanıp her şeyi berbat ettiler. Sence kızmaya hakkı var mı sana? Sen ona güzellikler hediye ettin. Kelebekler gönderdin evine. En önemlisi bir aşkı koruması için görevli yaptın onu. O kalkmış kendinde hak bulup kızmaya çalışıyor sana. En çok kızması gereken sensin.


Aman boş ver geçti gitti zaten. Bu onların sorunu değil. Her aşkı tadan kişi bunları yaşar. Benim tanımım bu. Sen ne dersin peki senin aşk tanımın nasıl. Aslında senden sadece aşkı değil her şeyi dinlemek gerekli. Yılların bankada biriktirdiği binlerce anı ve binlerce hazine değerinde bilgi. Bazılarına bu eşsiz bilgilerini anlatmayı denemiş olabilirsin. Anlattığın kişiler yanlış insan çıkmıştır ve seni anlamak yerine seni hor görmüşlerdir. Değerli bilgileri gülüşleri ve aşağılamaları ile silip atmışlardır o minik beyinlerinden. Sende vaz geçmişsin anlaşılan herkesten ve her şeyden. Yalnız kalmak artık senin için tek etkinlik olmuştur. Buna insanlar zorlaşmış seni biliyorum. Yere bakıyorsun çünkü. Oturduğun andan itibaren kimseyi gözlemlemedin. Gerek olmadığını biliyorum yıllarca zaten bir sürü insan gördün. Vaz geçtin yenileri tanımaktan. Eskiden tanıdığın güzellikleri aklında tekrar yaşamak daha güzel geliyordur sana. Bu yüzden yere bakıp anılara dalıyorsun. Senin gibi olmayı çok isterdim. Şimdi “istemene gerek yok zaten benim gibi olacaksın” diyeceksin bana. Haklısın amca bir gün bende sen olacağım. Çoğu gencin sevmediği o kişi olacağım. Geçmişte bir zamanlar benimde onlar gibi olduğumu unutup yargılayacaklar beni. Ama düşüneceğim neden böyle yaptıklarını. Demek ki daha tam yaşamamışlar hayatı umursamaz dönemleri devam ediyor diyeceğim. Derin bir sessizliğe dalıp bende senin gibi düşüneceğim. Ama belki beni tanımak isteyen yaşanmışlıklarımı soracak biri çıkar karşıma. Ona diyeceğim tek şey var. Ben gibi olmak zor değil yaşamak ve öğrenmek ZOR…