Merhaba Sevgilim,
Öncelikle bu mektubum ve diğer mektuplarım ve de bundan sonraki muhtemel mektuplarım için senden özür diliyorum. Insanın, var oluşundan ötürü özrü çok incitici değil mi? Varım. Yok etmeye çalışsan da gitmiyorum. Nefret etmeme uğraşsan da etmiyorum." Senden nefret etmeyeceğim." demiştim sana. Tutabildiğim bir söz oldu. Tutamadığımız onca söze rağmen, nefret etmeme sözümü tutuyorum. Senin sözlerin ne oldu sevgilim?
Bu kaçıncı mektubum sana ve kaçıncı kez mektup yazmayışın bana? Bu bir yarışma ise sen bininci kez yazmayacaksın bana ve ben bin birince kez sana yazacağım. Doğrusu benim işim çok kolay, ben hep sana yazmak istiyorum. Yazmamak benim için zor olan? Peki sen bana yazmamak için hiç çaba gösteriyor musun?
Saatin bu kadar geç vaktini aylardır uyanık görmüyordum. Bu gece beni uyutmayan bir hava var sevgilim. Seninle konuşursam uyurum diye düşündüm. Önümüzdeki günlerde hayatımın en önemli günü yaşanacak. Kendimi bildim bileli taşımak istediğim sıfatın resmiyeti. Çok heyecanlı olmalıydı. Oysa öyle manasız geliyor ki.
Insan bir şeyleri kabul edince kendini kolay kolay kandıramıyor. Güçlü kadın olmak için yıllarca didindim durdum, yerine göre hep de güçlü oldum. Ama hiç mutlu olmadım. Şimdiyse güçlü olmanın mutlu olmak demek olmadığını kabul etmenin huzuruna eriştim. Işte böyle. Ben mutsuzum. Mutsuzluktan utanmıyorum ve ne seninle ne de başkasıyla mutluluk yarışına girmiyorum. Yine de seni düşünürken mutlu oluyorum. Aşkın bu büyüsü dehşete düşürüyor beni. Düştüğüm en güzel hayret. Sen de bilirsin. Bu günlerde düşmüşsün sen de. Korkmadan.
Sevgilim, mesela sen İzmir' sen ben Ankara' yım. Yine de bu iki şehir birbirine dosttur. Ben sana hiç düşman olmayacağım. Sevgiyi nefrete dönüştürmeden sevmenin güzelliğini seni sana rağmen severek, çok severek..
Her yerinden.