Kendimi bildim bileli arabesk müziğe mesafeli yaklaştım. Sürekli yansıtıldığı gibi varoş ve cahil insanların müziği gibi hissettim. Arabeskle ilgili kargaşamı çözmüş değilim fakat Müslüm Gürses’le ilgili fikirlerim tartışılmazdır.


Bütün düşünürlerin hatta bütün insanların, yaşamının bir döneminde üzerine düşündüğü bir sorudur aslında; biz kimiz, ne için yaşıyoruz, amacımız ne? Bu soruları cevaplamak gibi bir derdin peşine gidip boşa kürek çekmeyeceğim. Bu soruların kadimliği üzerine düşünmek gerek, bilimin çeşitli alanları bu sorularla uzun yıllardır ilgileniyor. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi’nin tepesinde "Kendini Gerçekleştirme" bulunuyor. Kendimizi gerçekleştirmemiz bir amaç olarak görülmüş ve hâlâ geçerliğini sürdürüyor. Bunun yanında bağımlılıkların çoğuna sebep olarak insanların bir amaca bağlanmaması söyleniyor. Bunlar elbette çok boyutlu meseleler, üzerine maneviyattan inanca, oradan teknoloji çağına kadar götürülebilecek tartışmalar yürütülebilir.


Burada durup kendimize tekrar sormamız gerekiyor. Bizim meselemiz ne? İnsanların uğruna öldüğü, yandığı, yaktığı, sevindiği, ağladığı, çabaladığı meseleleri var. Sabah kalktıklarında çözmeleri gereken meseleleri var. Onları anlık mutluluktan ziyade, güldürmeyen ama huzur veren mutluluğa ulaştıran bir meseleleri var.


Meseleleri derin. Olduğu yerden çıkarsan, ağır kan kaybı yaşatacak kadar... Meseleleri, alın yazısı gibi kendilerinin seçmediği... Meseleleri, yara almış, kırık saz gibi... Hele bir de çözmeye çalışırlarsa cevapsız soruları üst üste bindirecek kadar ömürlerinin derdini çeker meseleleri...


Müslüm Gürses, insanların ortak duygusunun özünü damıtıp bir eserle sunmuş bizlere, çağımızın ozanlığını yapmış desek yeridir. Benim tanıdığım Müslüm Gürses budur, meselesi olan, meselesiyle barışık, diğer meseleleri de hisseden. Hayranlarının yansıttığı Müslüm Gürses profilini kabul etmiyorum, "Benim Meselem"den başka bir profili olamaz onun. Baştan ayağa, tepeden tırnağa odur.


Sevda türküsünü bir kez daha dinlemeden bütün ruhumuzla hissedelim. Hayata dair hisse muhtaç ne varsa hissedelim. His kalesinde boşluk vermeyelim, ruhumuzda debelenen erliklere... Yahyâ Kemâl’in dediği gibi:


"İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri

Doldurmuyor boşalmış olan bir hisli yeri."