Tarihi seçmiştim hâlbuki
seninle karıştırdığımız sayfalar arasında.
Geleceğin tarihini, geçmişlerin bakisini istemiştim.
Meltemlerin aşkına titreyen yaprakları duymamıştım ben
yine sevmiştim seni
hep birbirini sayıklayan
karanlığa mahkûm yıldızlar gibi.
Tanımazdım kendimi, gözlerimi, seni,
çağırdığım ceylanlar
dağları ve ovaları örten ormanlardan gelecekti.
Ama ben hâlsiz, yorgun
seninleyken bile gölgende gözlerim açık
hâlâ bekleyiverdim hep beklediğim kendimi.
Bu bir değirmendir.
Şuh suların bana gülüşüne,
seni gördüğümü zannettiğim suratsız akislere kandım.
Üzgündüm kâğıtlarımın mürekkep lekelerine,
söyleyeyim,
kalemim yazmadı ki hem de elimde,
seni bileyim.
Mimarını unutturan muntazam taş yapılar
dağları bildiğim gibi bildiğim
derelere inandığım gibi inandığım
çağırdığım dualarım
sen bana böyleydin.
Yaslandığım bir kitaptı elindeki, bir de
bilindik nimetlerin gafletiydi.
Ve elbette ki kaybedecektim,
ve elbette ki kaybettim damlaları
kimsenin olmayan yağmurları.
Taşan, kaynayan, kurumayan
bir okyanus gördü gözlerim
sende.
Issız adaları bulmanın kibri unutturamazdı bana
derinleri
her bir şeyin yeşilini.
Ama her hapis gibi
ürkek buldum kendimi güneşten.
Karanlıkta beliren bildik suretler
göz bebeğime kasteden umutlar
hainlikten korkusuz kilimler
oyaladılar kuşların çağrısından.
Onları değil beni de
ben sadece bakacaktım ama
açtım renklere, leyleklerin ağıtına, güllerin kurumasına.
Kandım işte, kandırdım kendimi
bu paçasız danslarına salaş desenlerin
yalancıyım diyen yalancılara
kendimi
ölmeye mahkûm bu basamaklarda.
Bu paslanmış bir soluktur.
Kaçarken buldum kendimi
nerede olduğunu bilmeyen ürkek serçeler
dün doğmuş kelebeklere imrenirken.
Hep korktuğum buydu, hem de koştuğum sokak köpekleriyle
yolum buydu.
Ne kendime acıdığım küskünlükler
ne de mürai olgunluklar ve istila meşguliyetlerdi
senden alıkoyan beni.
Lakin unutmanı dileten çirkin maskeler
her tırnağımın altından akan yılgın işaretlerdi.
Adam yerine koyan beni, değersiz birer cahildir
zaten
kıvrım gülümsemelerde de saklı olsa görürdün cehaleti.
Yüzüme bakmandan korktum, adımı unutmamandan,
telakki edecek kadar verdiğin kıymetin
çökük duvarların göğsüme gömdükleri
en büyük endişemdi.
Korkak aslanlar da ölür,
silik kuşlar da
şarkısız yabancılar bıkar bu hayatta.
Ulu ağaçların gölgeleri düşmanken karıncalara,
kuytu köşelerin yalancı serinliğine avunamam.
Çaresizliğin temennisindeyim,
hayattan beklediğim hayattan değil ya,
asla!
Kaybolmalarını beklediğimiz çekirgelerin
dağları savuracak kürklü fırtınaları görmesi yakındır.
O hâlde duam belli,
bugünüm yarının olsun diye uyansın
uyansın atalet denizinde miskin seyyah
gayesi şaşmış zerrelerim.
Uyandığım gün bekle beni,
belki uyanır,
belki gelir, belki olurum
çok geç olmadan.
Duam budur,
dualar kabul olur.