Kadınlara karşı duyulan soğukluk, antipati veya abartılı düşmanlıktır Mizojini. Fakat biz bugün bunun bilimsel yönünden çok, toplumsal ve bireysel yönünü konuşacağız. Kadın düşmanlığı travmalar ya da doğuştan gelen bir ruhsal bozukluk sonucu oluştuğu kadar toplumsaldır da. Ünlü yazarların kullandığı “Kadının en büyük düşmanı kadındır” sözü, maalesef yanılgıdan ibaret değil. Kadının hayata bir sıfır yenik başlaması, ataerkil bir toplumda kadın olarak dünyaya gelmekken; üzerine ananelerle yetiştirilmek zorunda kalmasıdır. Anneler, babalar ve aile bireyleri kadını, her şeyden korunmak zorundaymış gibi yasak ve kısıtlamalarla büyütüp, erkek evlatları yücelterek ve her türlü cinsel ve sosyal etkinlikte serbest bırakarak ayrımcı tutumlarıyla köşeye kıstırıp, kadınlık bilincinin oluşmasını engeller.
Ergenlik ve gençlik çağında, bedenini yabancı erkeklerden koruyarak geçiren kadının görevleri saymakla bitmez. Evde her türlü temizlik ve yemek işinde başarılı olması gerekir. Zira evlenecektir ve kocasına güzel yemek yapmak zorundadır. Güzel yemek yapmazsa eş, anne yemeklerinin özlemiyle tantana çıkarır. Çünkü bu zihniyete göre kadınlar, dünyaya ailelerin ve erkeklerinin arkasını toplamaya ve çocuk büyütmeye gelmiştir. Kadının ve erkeğin yetiştirilmesinde en önemli etken anneyken nedense bu hiç akla gelmemiştir. Erkek evladını kadınlara saygılı ve şiddet karşıtı bireyler olarak yetiştirmeyen ve kızlarını evden bir an önce kırmızı kuşakla telli duvaklı çıkarmaya çalışan anneler, bugün ruh hastası adamlar yüzünden katledilen kadınların arkasından ağlıyor, çok ilginç. Çocuk eğitiminden bihaber yaşayan ailelerin, müthiş erkek evlat seviciliği, sayısız kadını kurban ettiği gibi caydırıcı cezaların milyonda bir uygulanması bu sayıyı her geçen gün arttırıyor. Ünlü düşünürlerin dahi, mesela Rousseau’nun, bu konularda ilginç fikirleri, birtakım insanları zamanında yanlış yetiştirmeye sürükledi. “Çocuklarını süsleyin püsleyin, ama dövmeyi de ihmal etmeyin.” gibisinden birtakım sözler, kadınların yüzyıllar boyunca güzel bir biblo ve yatak etkinliği objesi haline gelmesine sebep olmuştur. Kimi feminist yazarlar bile kadını ulaşılması gereken bir cevher olarak sunar. Oysa bunların hiçbir mantığı yok.
Kadın ne güzel bir biblo, ne cinsel bir obje, ne kısıtlanması gereken bir günahkârın yani Havva’nın temsilcisi, ne de ulaşılması gereken bir nimettir. Kadın her şeyden önce bir insandır. Bireydir. Eşit eğitime, maaşa, taciz edilmeden özgürce yaşamaya ve çalışmaya, aynı derecede miras almaya, istismar edilince adil işlemlere hakkı vardır, olmak zorundadır diye düşünüyorum. Yüzyıllar öncesinden gelen bir “histerik” ve “zekası yetmez” yakıştırması, hâlâ kadınların üzerine yapıştırılmaya çalışılıyor. Hâlâ kadınlar kıyafetleri ve yaşam biçimleriyle yadırganıyor. Hala kadının düşmanları artış gösteriyor.
Kadının kadın düşmanları, patron düşmanları da bitmiyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncı, pembe çay kokulu kadınlar, destek olması gerektiği yerde köstek oluyor hemcinslerine. İnsanın kılık kıyafetini ve yaşama şeklini eleştirme hakkı önce erkeklere sonra da diğer kadınlara verilmiş gibi ağzı olan konuşuyor. Destek vermek için ise katliam bekleniyor sanki. Kadına önce ailesi sonra hemcinsleri destek çıkmazsa kim çıkacak? Birbirilerine psikolojik baskı uygulayan, bir başka kadını haddi olmadan eleştiren sözde feministler mi? Bir zamanlar kadın kadına, saç baş kavgaya tutuşup karakter ve ahlak kavramını, kirli çamaşırları döke saça yerle bir eden tanınmış kişiler mi?
Sonuç olarak, suça meyilli kişileri ruh sağlığına ya da cezaevine kapatmayıp sokaklara salarsak, hemcinslerimizin hayatına acımasızca burnumuzu sokup desteklemezsek, annelerin erkek evlatları eşitsizlikle pohpohlaması bitmezse, ailelere çocuk eğitimi gibi birtakım eğitimler verilmezse, biz daha çok ağlarız. Kadınlar ve siz erkekler, lütfen toparlanın ve kendinize gelin. Yaşadığınız sürece, her canlının yaşam hakkına saygı duymak zorundasınız. Lütfen önce insanı, kadını, hayvanları ve en çok da kendinizi sevin. Sevin ki kimsenin ne sevgisine ne de korumasına ihtiyacınız olmasın. Sevgilerle.
Tuğçe Üstünkurucu
2020-06-08T21:05:37+03:00Ben de çok teşekkür ediyorum size. Biraz daha geliştirmeliyim kendimi, biraz daha okuma ile dolmayı beklemeliyim. İyi akşamlar dilerim. 🙏🏻
Esrik
2020-06-08T21:02:21+03:00Hayır, kesinlikle böyle bir kaldırma söyleminde değilim. Hatta doğru veya yanlış açıdan yaklaşmış olsun, tüm yazılanları değerlendirmeliyiz ki hepimiz birbirimizi geliştirebilelim. Ben de sizin yazdıklarınızdan yeni kapılar, farklı düşünme biçimleri yaratabilirim. Bu gelişim karşılıklı, anlayışınız için teşekkürler.
Tuğçe Üstünkurucu
2020-06-08T20:45:59+03:00Çok teşekkür ederim desteğiniz için. Şu an daha iyi anladım örneklerinizi ve sizi. Öte yandan, yönetme biçimine gireceksek zaten insan ne diyeceğini şaşırıyor. Zira yüzyıllardır gerek dini gerek siyasi söylevler mahvetti insan zihnini. Sizce yazıyı kaldırmalı mıyım? Çok mu acemice oldu?
Esrik
2020-06-08T20:42:30+03:00Örneklerinizin gerçekliğine şahidim, ve belki çoğumuz da içinde yaşıyoruz bu örneklerin. Böyle bir şey yok, tüm kadınlar her şeyin iyisini düşünür, bunlar uydurmadır demiyorum. Eğitim aileden gelir, bu doğru(sadece anneden değil). Kişisel gelişmek de en az aile eğitimi kadar önemlidir, bu da doğru fakat temelde aynı sonuçları deneyimliyor olmak aynı sebeplere dayandırmak değildir. Sanırım, bu noktada ayrışıyoruz. Zaten binbir türlü kargaşanın, ölümün, zulümün içinden başını kaldırıp ''ben.varım!'' deme cesaretinde bir harekete çok daha yapıcı yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Anlatmak istediklerinizi, siteminizi anlıyor ve sahipleniyorum ama eleştirinin hitap kitlesi noktasında ''kötü kadın''ları, erkekler kadar yahut yayın organlarını elinde bulunduranlar kadar, ağızlarından cinsiyetçi söylemler eksik olmadan ülke yönetenler kadar suçlu bulmuyorum.
Tuğçe Üstünkurucu
2020-06-08T20:20:04+03:00Merhaba. Bu konuda okumalar yaptım, kadın edebiyatı dersi aldım ve hala okumalara devam ediyorum. Şükür, fikrim olmadan zikrimi sunmuyorum. Profesyonel bir yazar da değilim. Naçicaze görüşlerimi en kaba halde sundum. Kadın kadının kurdudur ya da düşmanıdır anlayışını, yüzyıllardır yaşadığımız için kullandım. Üstelik birtakım feminist yazarlara ait sözlerdir bunlar. Kadın doğulmaz, kadın olunur gibi. Ezcümle, amacın cünsiyetçi davranmak değildi. Annelerin , eskilerin, ananelerle yetiştirmesinin birtakım sonuçlarını söyledim. Elbette bu sadece ananelerle yetiştirme ile sınırlı kalmıyor, kişinin kendine has ilkel özelliği, psikolojik sıkıntısı ya da eğitimsizliği de bunlara sebep oluyor. Fakat, anne eğitimi ya da anneye olan bağımlı durumun getirdiği birtakım psikolojik sıkıntılar yadsınamaz diye düşünüyorum. Sözde feminist sözünü ise, gördüğüm ve birebir konuştuğum kişiler üzerinden kullandım. Sosyal medyada ya da klavyede feminist olup da sokakta önümüzden geçen kadınların kıyafetlerini vs, özelliklerini eleştirenler adına ya da bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılar adına. Bir erkek kötü davranış sergiliyorsa, evet ben bunu öncelikle aileden gelmesi gereken eğitim ve yetiştirme tarzına bağlıyorum. Diğer meselede ise, anneler, erkek evlatlarını kadına saygı duyması gerektiği üzere yetiştirmemişse, karşısındaki kadından annesinde gördüklerini (iş, yemek, temizlik vs.) beklerse, ben bunu da yetiştirilme tarzına yorarım. Düşüncelerinize saygı duyuyor, haklı olduğunuzu belirtmek istiyorum. Fakat benim tarafımda gördüğüm, duyduğum, bildiğim şeylerin yansıması budur. Şu mizojini yazısını yazarken dahi karşı komşulardan kız çocuklarına sesleniş biçimlerini duyuyorum. “Kardeşine bak (kardeş erkek) kız gerizekalı, çöpü çıkar demedim mi sana, kardeşin ağlıyor allah cezanızı versin, al oğlum al koçum” bu cümlelerle büyüyecek olan erkek evlat, benim yazımdaki psikopatlara dönüşmese dahi, karşısındaki kadına saygı derecesi ne olacak muamma. Anlatmak istediğim sadece bunlardı.
Esrik
2020-06-08T20:06:48+03:00Öncelikle ''kadın, kadının kurdudur.'' , feminist bilince sahip olmayan ve muhtemelen de hayatı boyunca bu imkanla tanışamayacak durumdaki kadınların bağlı olduğu ananeleri kullanarak yani bir diğer kadına bak bu kötü,bu yobaz diyerek bir ortaklaşma fikrine engel olmak için kullanılan bir ifadedir. Kadınlar hiçbir zaman birleşemez çünkü öteki hep kadın ''kahpe''dir. Ya gelenek dışı yaşar,kahpe olur; ya da gelenekle yaşar, tutucu olur(!) Böylesi bir ayrıştırıcılığa karşı kadınların hatalı olduğu noktalarda kızkardeşlik dediğimiz kavram; onu bilinçlendirmek, içinde dönüştüğü manipülasyondan kurtarmak ve yalnız bırakmamak için bir kadını asla düşman olarak görmeyecektir.
''Bir erkek kötülük yapmışsa annesi yanlış yetiştirmiştir.'' Bu doğrultudaki cümleleriniz ise asıl savaştığımız şeydir. Ölen de kadındır, maruz kalan da ama toplum hep mesuliyeti kadına yükler. Bu konuda okuma yapmanızı öneririm.
Üçüncü bir mesele; bazı feministler şöyledir dediğiniz kısımlar, feminizm imzalı giriş kayıt yaptırılan kurum olmadığı için ''feminizm'' temelinde hareket etmeyen -örn. cinsiyetçi küfürler savuran- biri zaten feminist değildir. Bu minvaldeki cümleleriniz ise feminist olduğunu iddia edenler gibi bir ifadeyle ya da farklı bir ifadeyle açıklanmalıdır, diye düşünüyorum.