sana gördüğün yerden konuşacağım
hani o alaca kızıllık belirdiğinde
gözlerinin değdiği son yerde
hani bir yaprak düştüğünde boyunca çınardan
bir nefes soğuduğunda toprakta
seni gördüğüm yerden konuşacağım
dalmışken insan olmaya
defterime yapışan göğün ışığı
elimden kayan su ve gözlerin
sana gözlerinle konuşacağım
içinde varlığımı onurlandıran buğusundan
söylemek istediğim ne çok şey olduğundan
fakat buna rağmen susmanın huzurundan
sana beni gördüğün yerden konuşacağım
sana duyduğun yerden konuşacağım
adını, nefesini ve tanrının sesini
kitap yazıp elçilerle göndereceğim sana
rüzgar konuşacak, su konuşacak,
insan susacak
sana seni duyduğum yerden konuşacağım
mahfuzumda mühürlenmiş kirli anlaşmaları
müjde gibi duyuran sesinden
sana seni duyduğum yerden konuşacağım
yani başlangıçtan, noktadan, lekeden
sana bildiğin yerden konuşacağım
öyle ki susmaya ömrüm yetmeyecek
keşişlerle içip dervişlerle dönen çocuktan
kutsalların üstünde dans eden kızdan
aynalardan kaçan adamdan
ve sarmal sarmal yükselen kapılardan
düşlerden, kabuslardan
sana bildiğim yerden konuşacağım
dalmışken insan olmaya
uyandığım yerden,
sonra yine de görmek için
ve yeniden bilmek için seni,
daldığım uykudan konuşacağım