Bir çocuğun ilk çığlığı, dünyaya karşı ilk isyandır. Soluk almak bir lanetin doğuşudur. Emil Cioran, varoluşu en büyük cinayet olarak tanımlarken, belki de bu isyanın yankısını duyuyordu. Yaşam, bizden bağımsız, ve gönlümüz olmada başlatılan bir oyunsa, Sylvia Plath ve Nilgün Marmara o oyunun en karanlık sahnelerinde başrolü oynayanlardır aslında. Onların dizelerinde ölüm, sadece bir son değil, bir sığınaktır da.

Plath’in Lady Lazarus’unda ölüm, bir sanat biçimidir:

"Ölmek bir sanattır,

Başarırım bunda usta gibi."

Bu dizeler, doğmanın bir ihanet, yaşamanınsa ceza olduğu fikrini fısıldar bize. Plath, ölümün bir kaçış değil, bilinçli bir seçim olduğuna inanır. Ölüm, sanatın en yüksek noktasına ulaştığı andır; çünkü yaşamak, başkalarının elleriyle yazılmış bir senaryoyu oynamaktır.

Nilgün Marmara ise dünyaya düşmüş bir yanlışlıkmış gibi konuşur. Onun dizeleri, Plath’in izindedir, ama daha hüzünlü bir coğrafyada yankılanır:

"Yaşamım bir başkaldırıydı bana sunulana,

Bir yanlışlığın ortasına doğduğumu hep hissettim."

İşte burada Cioran’ın çığlığı yükselir. "Doğrulmuş olmak en büyük cinayettir." Ama kimdir bu cinayeti işleyen? Anne baba mı, toplum mu, yoksa kör bir talih, bir rastlantı mı? İnsan, gönülsüzce doğar peki gönlünce ölebilir mi?

Plath ve Marmara’nın dizelerinde intihar, bir zayıflık değil, aksine, varoluşun dayatmasına karşı bir başkaldırıdır. Yaşam, istemeden verilmiş bir armağansa, onu iade etmek bir hak değil midir? Kendi varlığının anlamını bulamayanın en anlamlı seçimi değil midir?

Ama belki de asıl trajedi buradadır. Çünkü dünya, bizleri içine doğuran, ama hiçbir zaman tam anlamıyla kabul etmeyen bir boşluktur. Ne Plath ne de Marmara bu boşluğu doldurabildi. Cioran’ın hakikati çarptı yüzlerine ve kendi varoluşlarını kendi elleriyle sonlandırdılar.

Öyleyse biz, hâlâ burada, nefes alırken, hangi tarafın yanındayız? Yaşam bir lütuf mu? Yoksa bir ceza mı? Cevap, gecenin en sessiz saatlerinde, kendine bile fısıldayamadığın kelimelerde saklı. Belki de biz yeraltının derinliklerinde aydınlığa şiirler yazarak kendi anlamımızı bulmalı ve bu cinayeti meşru kılmalıyız.


Dilan Etik