Çılgın bir zamandaydık,

Kahkahalar atıyorduk dünyaya

İçimiz ise dünyadan çok uzaklarda;

Kimsenin bilmediği bir hayvanlar alemin de,

Gezegenin en renkli çiçeklerinin olduğu

Az yağmurlu, çok güneşli birazda karlı bir havada,

O şelalenin kenarındaki evdeydik.

Orası öyle bir alemdi ki

Nefret ve sevginin tam ortasındaydık.

Ağaçlar sallanırdı, rüzgar esmezdi.

Gitmek istediğimiz yere gitmezdik hayal ederdik.

Burada yarışmazdık, o yüzden başaramadık.

Ne kaybettik ne de kazandık.


Kahkaha atan tarafımız mı gerçeklikti?

O kahkahayı atarken belki de

1 saat önce seni hüzne boğan

O için deki büyülü buruklukta neyin nesiydi

Yada attığımız kahkaha;

Milyon yıllık bir acının,

Küçük düşürmenin,

Aşağılamanın,

Veya bir yaranın dışa vurulmasımıydı?

O kadar duygu o kadar etken vardı ki!

Bilemiyorduk..

Kıç kadar bir yerde 1 milyon kişi yaşıyorduk

Kimseyi tanımıyorduk..

Herkes seviyordu, seviliyordu

Mutluyduk!

Yaşıyorduk ya mutlu olmak zorundaydık..


Mutluluğun formülü bize atalarımızdan kalmıştı,

500 yıl önce yaşamışlardı..

Açken mutlu olmak bize yakışmazdı,

Çalışmalıydık,

Çalmamalıydık

Asla! Küfretmemeliydik

Mazlumun yanın da dimdik durmalıydık;

Biz 1 milyon kişi öyleydik..

Kimse yalan söylemezdi,

Açlıktan ölmezdik

Çalışır ve çalmazdık.


Mutluluğun formülü bize atalarımızdan kalmıştı;

Herkes severdi, sevilirdi

Mutluyduk..


Boktan bir zamandaydık

Küfürler savuruyorduk dünyaya.

Ne bir şelale,

Ne de bir alem vardı.

Şehrin göbeğindeydik.

Gökdelen vücutlu erkeklerin ve plaza götlü kadınların dünyasında

Derme çatma bir hayat kurmaya çalışıyorduk.

Dünden kalma içkiler içip,

Artık tabaklar hazırlıyorduk kendimize.

Altın madalyalar kazanan bir açlık furyasıydık,

Düşmüştük kuru soğan kumarbazlarının arasına.

Toplasak 10 kişiydik.

Doymamakla ün salmış bu sahil kıyısında.