Acı içinde ölen askerin,
Ölemeyen ümitleriyim,
Bir yarenim var benim,
Yarenimin ölümünün,
Önünde incecik bir perdeyim.
Sersefil bir durakta bekçi,
Sokak lambalarından yansıyan,
Pislik bir gölgeyim.
Ritmik bir şiirin içinde bir serseri,
Kelimelerle çevrili zindanın esiriyim.
Nefretle haykıran bir ciğerin,
İçine son çektiği nefesim,
Ne yapsam nafile,
Kader bu, sığmaz bir kelama,
Dur denmez emir almış selama.
Astarı yırtık, bir günahın esiri,
Keyifsiz bir keyif pezevengi,
Nafile, nasıl ki? Haykırır insan, nafile.
Küfür salça olmuş bir dile,
Katık olur mu sevabı duanın?
Fikriyatla dolu bir duvarın,
Yıkılmaya gönlü var mı darbe ile?
Sönük yıldızların rengi sönük,
Konuk almış gönüller konuk,
Yalnız bir sokağın lambaları yalnız,
Sana bana kalan karanlıktan,
Bir kaç fikriyat epey boktan,
Neylersen eyle, yana aydınlıktan,
Aydınlığı anlattıklarının aklı noksan,
Bir güzelliği bilmez karabasan suratlı çiyan,
Sorsan günahı, sayar sana kelime, tam doksan.
Şimdi anlamsız nakaratlar silsilesi,
Şişko sokakta lambalar,
Pek zayıf kibritler,
Ancak yakarlar bir ateşi,
Nafile yola çıkmış akılsız bir kafile,
İmtihan olmaz, kati suretle,
Kendini bilmez bir merminin saçtığı,
Kendini bilmez bir insanın ölümüyle,
Nafile, ne yapsan nafile,
Aklın yarattığın zindanda hapisse,
Zindanların fikirlerinden habisse,
Ne fayda, etse dua bir kabile sana kendince,
Nafile yavrum, şekilsiz yavrum, isimsiz yavrum,
Canım yavrum, kansız yavrum, aptal yavrum,
Kimsesiz yavrum, piç yavrum, salak yavrum,
Anla artık, pişmanlık ama nafile,
Demeyeceğin tek yer var o da çiyanlı kabirde...