Garip bir telaş içerisinde elimi cebime götürdüm. Neden bu kadar aşırı bir tepki verdim? Anlayamadım. Zaten hayatta anlayamadığım birçok şey vardı. Seyit telefonun diğer tarafındaydı.


" Efendim."


" Nerdesin sen? Hemen bırakıp gidiyorsun. Bir şey olunca her seferinde böyle yapman mı gerekiyor? Bazı şeylere kulak tıkamayı bilmez misin? " dedi.


" Ne yani şimdi ben mi suçlu oldum? Her şeye neden kulak kapatıyorum ben? "


" Her şeye kulak kapat mı dedim? Bazı şeyleri duymasan olmaz mı dedim. " dedi.


Bankın yanmış tahtasına elimi sürtüyordum. Kıza gözüm kayar oldu. Kız sahilden uzaklaşmıştı. Hafiften bulutlar yağmur bırakıyordu yeryüzüne. Hava birden karardı. Telefondaki sesi odağımdan bir anlığına çıkardım.


" Kime diyorum? Cevap versene. Neyse, ben işe gidiyorum. Şunu bilmeni istiyorum. Ben hayatında olmasaydım şu an kim bilir hangi aptalın hizmetindeydin. Senden çok bir şey istemiyorum. Çocuklarıma bakmanı istiyorum. Ev kadını olacaksın. Bak, istediğim tek şey bu. Ne kadar basit değil mi? Bunu başarmak için hiçbir şey yapmana gerek yok. Sadece kadınlık güdülerini harekete geçirmen yetecek. Anladım, bana cevap vermiyorsun. Kapatıyorum. Gitmem gereken bir işim var. Çocukların daha rahat bir şekilde yaşaması için çalışmam gerekiyor. Orada mısın? Bak, öfkeleniyorum. Öyle mi? Konuşmayacaksın yani. Ben kapatıyorum. Konuşuruz yine. Görüşürüz." dedi.


Bir insanın bu kadar andaval olduğuna ilk defa tanıklık eder gibiyim. Yağmura ve gözyaşlarıma engel olamadım. Telefonu yüzüne kapattım. İnsan, istemediği bir zamanda sürekli hata yapıyor. İstediği kişinin istemediği bir kişiye dönüştüğünü izliyor. Sadece izliyor insan. Diyeceği pek bir şey kalmıyor geride. Sahil boyu yürümeye başladım. İlk gördüğüm taksiye el kaldırdım. Evimin adresini söyledim. Çocukların gelmesine az bir vakit kalmıştı. Taksici gazladı. Evin önüne ulaşması birkaç dakika aldı. Parasını verdim. Ağır adımlarla binanın kapısını doğru yürüdüm. Asansör yukarıda kalmıştı. Düğmeyle asansörü aşağıya çağırdım. Kapıcı zemin katın temizliğini yapıyordu. Karısı da yardım ediyordu. Sözcüklere eziyet etmeden selamlaştım. Anahtarımla kapıyı açtım. Yüzümde bir sıcaklık hissettim. Ani bir irkilmeyle yüzümü tuttum. Beni çekip kapıyı kapattı şiddet hastası kocam. Ağzından küfürler ve kendini beğenmiş kelimelerle bana kendini göstermeye çalışıyordu.


" Sana kaç defa demedim mi? Kaç defa seni uyarmadım mı? Beni bu hale getiren sensin. Beni ruh hastası yapan sensin. Bir de telefonda konuşurken sessiz kalıyor. Ne oldu sessiz kalınca? Eline ne geçti yani? Bir defa olsun dediğimi yaptın mı? Her zaman karşı gelmeler ve dayakla sonuçlanan bir ilişkimiz var. Ben her şey için bu kadar çabalarken senin bana ettiğin bu kötülükleri nasıl.."


Cümlenin devamını getiremedi. Ben yerde yığılmış bir et parçası gibi hareketsiz kaldım. Burnumdan çıkan kanlar eline bulaştı. Elini takımının cebindeki mendille temizledi. Mendili üstüme bırakıp kapıyı kapattı. Yan komşu sesleri duymuş. Kapıyı açar açmaz yanımızdaki dairede kalan kadın karşısına çıktı. Hemen rolünü kesti. Rol yapma konusunda başarılı olduğunu söylemem gerekiyor. Kadının yüreğine sular serpildi. Kadının ayak sesleri uzaklaştığını gösteriyordu. Ruh hastası da evi terk etti. Bense yerden bir türlü kalkmayı başaramıyordum. Halıya kan damlacıkları toplandı. Kanlarımla göz göze geldim. Gözyaşlarımla halıyı temizlemeye çalışsam da bu durumun ne kadar imkansız olduğunu biliyordum. Neyin bedelini ödediğimi hala bilmiyorum. Nerede, kime adaletsizlik yaptığımı bilmiyorum. Başıma gelen bu eşekliğin benden başka bir sorumlusu yoktu. Aşk, insanı kör edebiliyor. Hatta etti. Bir zamanlar ne kadar kibar bir insanla birlikte olduğumu düşünürken şimdi başıma aldığım en büyük belanın kendi saçma düşüncelerimden ibaret olduğunu anladım. İnsan kendisi için her zaman doğru olanı yapmıyor. Kalkmak için yeltendim. Elimle sehpadan tuttum. Kaba tabirle sağlam bir dayak yediğimi fark ettim. Yüzümü yıkamaya banyoya gittim. Musluğu sonuna kadar açtım. Biraz da israf halkasına ben gireyim. İnsanlar, insanları israf ederken birkaç fazla su damlası kimsenin gözüne batmaz herhalde. Suyun gidişatını izledim birkaç dakika. Yüzüme akan sudan iki üç defa çarptım. Kıyafetlerimi değiştirmem lazım. Çocuklar birazdan gelir. Karşılamam gerekiyor. Belki de bu salağa tahammül seviyemi artıran tek şey çocuklardı. Belki de kendimi bu şekilde kandırıyorum. Boşanan bir erkekle boşanan bir kadına topluluğun aynı gözle bakmadığını biliyorum. Neyse, şimdilik kendimi kandırmaya devam edeyim.