Nazım Hikmet, hayatı boyunca gerek siyasî sebeplerden gerekse düşünce ve yaşama bakış açısından dolayı yalnızlık çekmiştir. Bundan dolayı şair, şiirlerinde yalnızlık temasını sıklıkla ele almıştır. Ayrıca Nazım Hikmet şiirlerinde aşkı, yalnızlık ve hüzünle beraber işlemiştir.


Nazım Hikmet’in şiirlerindeki yalnızlığı iki başlık altında inceleyebiliriz:


1. Sosyal ve Siyasi Ortam


İnsan doğası gereği toplum içerisinde bütünlük içerisinde yaşar. Bir toplumun düzenine uymayan veya uyamayan kişiler ya düzene uymaya zorlanır ya da toplumdan dışlanır. Nazım Hikmet de düzene uymayıp düzeni eleştirip değiştirmek istediği için yalnızlığa itilmiştir. Şair bu yalnızlığı “Makinalaşmak”, “Aya Gidilecek”, “Evler”, “Vatan Haini” ve “Ceviz Ağacı” şiirlerinde işlemiştir.


İlk olarak “Makinalaşmak” şiirine bakabiliriz.


“dört katlı ahşap bir evde oturuyorum

dördüncü katta odam.

penceremin karşısında

20 katı "beton-arme" bir apartıman var.

yirmi asansör işliyor her saniye

damından temeline

temelinden damına.

halbuki ben karnına bir türbin oturtup

kuyruğuna çift uskur takmak isteyen adam

her akşam 80 basamak tahta merdiveni tırmanıyorum

her basamakta yüz misliyle zarboluyor

asansörle çıkan patronlara kinim.

lakin yine nikbinim.

inandım sosyalizme

 …

Kapıcı kocakarı

“Çıldırmış” diyor bana”


Şair bu şiirinde yaşadığı toplumda farklı hissettiği için var olmak istemeyen birini anlatmıştır. Şiirde anlatılan kişi ile yaşadığı toplum arasındaki zıtlık ve toplumsal sınıfsal fark “tahta ev” ve “betonarme apartman” sözcükleri üzerinden aktarılmıştır. “Tahta ev” toplumsal yaşamı simgelerken, “apartman” modernliği ve çağdaşlaşmayı temsil etmektedir.


Şiirde anlatılan kişi, sınıflı toplum yapısını eleştirir ve eşitliği savunur. Şair bu eleştiriyi “asansör” üzerinden anlatır. “her akşam 80 basamak tahta merdiveni tırmanıyorum/ her basamakta yüz misliyle zarboluyor/ asansörle çıkan patronlara kinim” mısralarında eşitsizlikten dolayı alt sınıftaki insanların ne kadar zorlandığını anlatılır. Alt sınıftakilerin “merdiven” kullanması bir yere kendi emekleriyle varmaya çalıştıklarının da simgesidir.


Kapıcının şiir kişisi için “Çıldırmış” demesi farklı düşünce yapısında olanların dışlanmışlığını ve yalnızlığını gösterir.


Bu başlık altında ikinci ve son olarak “Aya Gidilecek” şiirini inceleyelim.


“Aya gidilecek

daha da ötelere,

teleskopların bile görmediği yere.

Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç

kalmayacak,

korkmayacak kimse kimseden,

emretmeyecek kimse kimseye,

yermeyecek kimse kimseyi,

umudunu çalmayacak kimse kimsenin?

İşte ben komünistim bu soruya karşılık

verdiğim için.”


Nazım Hikmet, bu şiirinde toplumdaki eksiklikleri sorguladığı için toplumdan farklı olan ve komünist diyerek uzaklaştırılan bir şiir kişisi oluşturmuştur. Bu şiir kişisi aya ve daha ötesine gidilebilecekken bile bizim dünyamızda, toplumumuzda ne zaman açlığın, korkunun yermenin ve umutsuzluğun biteceğini sorgular. Ve şiirin sonunda bu sorulara cevap verdiği için “komünist” olarak adlandırılır. Komünist olarak adlandırılmasını toplumun cehaletini eleştirmek için kullanmıştır.

Bu şiirde şiir kişisi, düzene karşı çıkıp eleştirdiği için yalnızdır.


2.Aşk


Aşka âşık olan Nazım Hikmet, şiirlerinde aşktan doğan yalnızlığı da işlemiştir. “Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin”, “Kar Kesti Yolu Sen Yoktun” ve “Rüya” gibi şiirleri buna örnektir.

İlk olarak “Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin” şiirine bakabiliriz:


“Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor

 Onlardan kalbime sevda geçmiyor

 Ben yordum ruhumu biraz da sen yor

 Çünkü bence şimdi herkes gibisin

  (…)

Büsbütün unuttum seni eminim

Maziye karıştı şimdi yeminim

Kalbimde senin için yok bile kinim

Bence sen de şimdi herkes gibisin”


Bu şiirde sevgili âşığın aşkına karşılık vermediği için sitem edilir. Hayal kırıklığına uğrayan âşık, aşk acısıyla sevgiliyi “herkes gibi” olarak nitelendirir. Bu nitelendirmeyle şiir kişisinin yalnızlığını görürüz. Şiir kişisini yıpratan durum sevgilisinin herkesleşip toplumdan bir farkının kalmamasıdır. Bundan dolayı “Bence sen de şimdi herkes gibisin” mısrası tekrarlanır.

Nazım Hikmet, “Kar Kesti Yolu” şiirinde ise yalnızlığı özlem üzerinden anlatır.


“Kar kesti yolu

sen yoktun

oturdum karşına dizüstü

seyrettim yüzünü

gözlerim kapalı

 

Gemiler geçmiyor

uçaklar uçmuyor

sen yoktun

karşında duvara dayanmıştım

konuştum, konuştum, konuştum

ağzımı açmadım

 

Sen yoktun

ellerimle dokundum sana

ellerim yüzümdeydi”


Bu şiirde yalnızlık “Sen yoktun” dizesinin tekrarıyla aktarılır. Yalnızlığın sen ve ben kişileri üzerine yoğunlaştığı da dikkati çeker. Şair, şiirde anlattığı kişinin yalnızlığını ulaşım araçları gibi günlük yaşamdan unsurlarla ilişkilendirir. “Gemiler geçmiyor/ uçaklar uçmuyor” mısraları buna örnek verilebilir. Bu ulaşım araçlarının işlevlerini yerine getirmemesi sevgilinin uzakta olduğunun işaretidir.

Şiirde düş ve gerçek çatışmasına da rastlarız. Şiirde ben kişisi sen kişisini gözleri kapalı bir şekilde seyreder. Aynı şekilde ben kişisi sen ile konuşuyordur ancak ağzını dahi açmaz. Sevgilinin yüzüne dokunduğunu hayal ederken kendi yüzüne dokunur.

Nazım Hikmet, bu şiirde özlemden kaynaklı bir yalnızlığı işlemiştir.


Nazım Hikmet, şiirlerinde çeşitli sebeplerden ötürü yalnızlığı işlemiştir. Ancak yazımızda da ele aldığımız sosyal ve siyasî ortam ile aşk en baskın olan sebeplerdir.

 

Kaynakça

Erden, Sera (2019). Nazım Hikmet Şiirlerinde Yalnızlık. Ted Ankara Koleji.