Ne iyilik kaldı ne kötülük... Bu düpedüz düşüncesizlik. Beni hiç düşünmüyorsun. Öyle bencil ve manipülatifsin ki kanıyorum sana...

Gözlerine bakarak inkâr etmek kolay değil yalanlarını. Yürek istiyor sana karşı gelmek. Ama benim yüreğim değil o yürek. Ben deli divane seviyorum seni. Bana bir neden sundun sanmıştım. Düşününce o da yalan geldi... Bir tek gözlerin, dudakların ve burnun yalan değil, değil mi? Bir tek onlarla kandıramıyorsun değil mi? Gerçi ben onları da seviyorum... Dudaklarına dalıp gidiyorum, kömür gözlerinde yansam, sonra gömseler beni gözlerine, burnunu ısırmak istemek ne kadar normal ya da ne kadar münasip, orası başka bir mesele.... Ben Gece'ye aşıksın diyordum... Onu kabullenmiştim... Sonra bir sevgilin oldu... Tam kabullendim, sevmiyorum onu dedin... Ayrıldın. Yazık ettin kıza. Şimdi de bir başka kızı sevdiğini söylüyorsun. Ama gördüm... Gözlerin parladı. Çok güzel gülüyor, dedin. Gözleri parlıyor dedin... Senin kömür gözlerin parlıyordu be oğlum... Sen bana hangi hevesten, hangi yalandan bahsediyorsun... Romantik film öneriyormuş, fanatik Fenerliymiş... Ne diye anlatır durursun ki bana... Anlatma da demiyorum da... Ne diyeyim ki? Kusura bakma, ben oturup on dakika film izleyemem ama konu sen ol en sevdiğin diziyi ezberlerim mi? Ya da ne diyeyim; kusura bakma senin için tuttuğum takımı değiştiremedim, siyah beyaz aşkı ağır basmayan biriyle olmayı hak ediyorsun mu? Ben güzel gülmüyor muyum... Ki dedin... Aşık olduğuna cümle âleme ibret bir edebi dil, bana da işte "engelli gibi gülüyorsun..." Sensin engelli mi diyeyim el kadar çocuklar gibi... Bir şey diyemiyorum işte... Gülüyorum sadece. Ağlamak istiyorum. Ama gülüyorum. Ağlamak neyi değiştirecek? Seni bana getirecek mi? Hayır. Senden vazgeçtim ben desem, kim inanır? Ne sen inanırsın, ne de ben. Belki bir kaç yüz insan inanır elbet... Bazen avutuyorum kendimi, tarih beni yazacak diye... Beni hangi tarih niye yazsın... Vasıfsızın tekiyim... Süslü sözler ve bir kaç melodi. Bundan ibaretim işte. Ama yemin ederim çok güzel sevdim. Kendimden vazgeçecek kadar birini seveceğim aklımın ucundan geçer miydi, hiç sanmıyorum. Ben bencilin tekiydim hâlbuki... Nereden girdin ki hayatıma... Kendi kendime debeleniyordum kuyumda... Niye dibini daha da kazdın ki? Ne aradın benim kuyumda, altın mı, yoksa seni ne olursa olsun sevecek enayinin tekini mi? Ne diyeyim ki sana ben? Mevlânâ mıyım ben? Ne olursan ol yine gel mi diyeyim? Gerçi demene ne lazım, her şekilde aynı yerde bekliyorum seni... Tutamıyorum kendimi. Her şekilde kendimi gözlerine bakarken buluyorum... Dudaklarına kayıyor gözlerim... Yüzündeki benleri sayıyorum... Çok güzeller... Yemin ederim ki çok güzeller... Sana has bir tebessümün var... Kimsede bulamıyorum o bakışı, o gülüşü... Bir tek sende var... Ben senden başkasını istemiyorum... Ben o gülüşe verdiğim emeğin karşılığını istiyorum. Ben sevilmek istiyorum... Benim yaptığımın çeyreği kadar... Beni sev istiyorum... Ama sen benden başka herkesi seviyorsun... Ne diyeyim ki ben sana? Ben bu nesilden değilim mi diyeyim? Sen gibi...