Hayatım boyunca en büyük isteğim duygularımı yönetebilmek oldu. Hep özendim, duyguları üstünde hâkimiyet kuran insanlara. Hep özendim, en zor zamanda bile duygularının kölesi olmayanlara. Ben ise hiçbir zaman o insanlardan olamadım. Aşmaya çalıştım, olmadı. Yok saymaya çalıştım, yine olmadı. Ama belki de gerçeklerle yüzleşmek her zaman daha iyiydi.
Bugün hayatın beni getirdiği noktada görüyorum ki, ben duygularımdan ibaretim. Beni göklerde gezdiren güç duygularım, beni kuyulara hapseden güç yine duygularım. Ve hiçbir zaman onları köreltemeyeceğim. Yine sırf ağlıyor diye hiç tanımadığım bir insanla oturup ağlayacağım. Yine yeni bir deneyimde çocuk gibi heyecanlanacağım. Yine birbirine sevgiyle bakan iki insan gördüğümde içim mutlulukla dolacak. Yine ve yine her şeyi en yoğunuyla yaşamaya devam edeceğim.
Kendimden uzak tuttuğum duygular olmadı mı? Elbette oldu. Bu da hayatımdaki en yanlış karardı. Sürekli kaçtım, sürekli yok saydım aşkı. Bir tek onun üstünde tahakküm kurabildim. Bir duygu konusunda ilk defa bu kadar kararlıydım. Aşk, benim hayatımda olamazdı. Çünkü ya beni ya da karşımdaki insanı yerle bir ederdi biliyordum. Uzun süreler geçti bu şekilde. Sonra direncim kırıldı ve felaketim gerçekleşti. Yerle bir olmak az kalırdı. Çünkü hüznün ve yasın da en doruğunu yaşadım. Ve yaşam bana gerçekleri göstermek istedi belki de.
Söz konusu biz insanlarsak, özellikle duygularını kontrol edemeyenler. Asla ama asla hiçbir duygunun ne tutsağı ne yoksunu olmamalıyız galiba. Ne onun bizi ele geçirmesine göz yummalıyız ne de onu tanımayıp uzağında kalmalıyız. Biz insanız bütün deneyimler ve bütün duygular bizim için. Aşk da, üzüntü de, sevinç de...
Duygulardan, yoğunluktan, tutsaklıktan ve yoksunluktan bahsedip bu alıntıyı yapmadan geçemem, geçmemeliyim de.
"seni istiyorum ve biliyorum
asla koynuma almayacağım
sen o aydın ve pırıl, pırıl gökyüzüsün
ben bu kafeste bir tutsağım."
( Bknz; Füruğ Ferruhzad - Tutsak )