Ben ne yapsam olmazdı zaten. Konuşsam olmazdı, sussam olmazdı, sevsem olmazdı, sevmesem olmazdı, olmazdı işte ben ne yapsam olmazdı. İyi oldum, o da olmadı. Yetmedi çok daha iyi oldum, yine olmadı. Ben ne yapsam olmadı.
Hepimize söylenen, adeta bir güç gösterisi sınavı hâline gelmiş iki kelime var "Kaybetmekten korkma!"
Bak ben böyle düşünmüyorum, biliyor musun?
“Kaybetmekten kork!”
Kaybetmekten korkun, yapın bunu. Neden mi? Çünkü kaybetmekten korktuğunuz şeyler size ne olduğunuzun, kim olduğunuzun cevabını verecek şeylerdir. Daha çok sevdiklerimizi kaybetmekten korkarız. Affola korkmayız bizler zavallı mıyız ki korkalım? Tekte yürünür o yollar değil mi? Yürünmez efendim, yürünmez. Hiçbir yol tek yürünmez öyle olsa der miydi büyükler, "Önce yoldaş sonra yol.”
Heh işte! Tam da bu yüzden yolunuzu, yoldaşınızı kaybetmemek adına kaybetmekten korkun. Sadece birini değil, bir şeyleri kaybetmekten korkun. Vicdanınızı, merhametinizi, sevginizi, sizi siz yapan şeyleri... Ama en çok da iyiliğinizi, iyiliğinizi kaybetmekten korkun. Onu kaybetmeyi korktuğunuz anda zaten sizi siz yapan şeylerin kaybının korkusunu da en derinlerde hissedersiniz. Sizi kaybetmekten korkmayan insanlar da vardır mutlaka çevrenizde. Bakın işte onlar artık duygularını kaybetmeye başlamış olanlardır. Daha ilk satırlarda ne yapsam olmazdı zaten dedim ya hani, artık biliyorum ben, olmayan ben değildim, benim yaptıklarım değildi, iyi olmaya çalışmam değildi, sevgim değildi. Olmayan korkusuzlardı. Olmayan kaybetmekten korkmayanlardı. O yüzden ben ne yapsam olmadı, kaybetmekten korkmayanlar karşısında en aciz benim belki de. Çünkü benim korkularım, onların isteksizliğinden çok daha fazlaydı.
Siz, siz olun korkun! Kaybetmekten, incitmekten korkun. Üzmekten korkun. Biliyor musunuz belki de hayat korkunca çok daha güzeldir.
"Benim kaybedecek bir denizim var elimde
İçinde engin maviliklerle
Benim kaybedecek bir denizim var elimde
Onsuz kalmanın korkusu içinde."