Bu terasın duvarları yok, ne hoş!
Altındaki binanın tüm kapıları açıkken yine de tehdit barındırmıyor.
Çok bir şeye ihtiyacım yok; bir kaç şişe bira, içtiğimi anlamamı zorlaştıracak anısı olmayan şarkılar ve... Gözümü kaldırıp manzarayı seyredebilmek için önümdeki boş koltukları dolduracak bir kaç insan.
Kimse yokken imkansız burada oturabilmek bile.
Delirmediğime inandırmaya çalışıyorken kendimi, birer birer gidiyor dost dediklerim.
Nedir sonum?
Hangi dili bilmem gerekir anlaşabilmemiz için?
Gecenin karanlığında denizi göremeyecek uzaklıkta hanginizi düşünüp ağlayayım?
Neresine koymalıyım manzaramda sizi, yanımdaki koltuklara yakışmadığınızı söylemelerinize rağmen?
Bir duvar bulmalıyım bir de siyah kalem.
Her şey için çok geç yazmak ve rengine bürünmek mürekkebin.
Burada bitse her şey en çok ben olurum üzülen.
Ben derdimle var olduğumu hissederken bir tek, derdim olmaya çalışıyor sevdiklerim.