Dolunay Gökyüzünden Konuşur

 

Dolunay gökyüzünden konuşur

Her zaman bilgece

Aydınlığımı bozamaz gece

Deyip durur

 

Hava karardı, bir dolunay gibi alevlendi şamdan

Güneşler dağıldı, hiçbir şey kalmadı o ihtişamdan

Ey küstah imgelem, sana bakıyorum tüm gözlerimle

Ey aksi masal! İkna edeceğim seni sözlerimle

Soğuk merdivenlere doğru yürü, ben hep oradayım

Yalnız kalmaktan korkmayacağın o büyülü adayım

Gölgeye aşık oldun, öpücüğün boşluğa saçıldı

Kalbin bir giz sandığı iken kendiliğinden açıldı

Mehtapta buluşalım dost, kurtul içindeki baykuştan

Ben çıktım, peki kim inebilmiş bu kıvrımlı yokuştan


 

 

Denizi Düşlerken

 

Denizi düşlerken

Çıktım mazı kokan yuvadan

Boğulmasam şu sığ sudan

Geçer öyle gelirdim

 

Hava karardı, bir dolunay gibi alevlendi şamdan

Denizi düşle, cem bitti ve hüzün kaldı o akşamdan

Dinle su fısıltısını ve baharın ince sesini 

Geliyor fezanın büyülü köpüğü, tut nefesini

Cihanda düş bahçelerini ayrı koyma güneşinden

Tanı bu ozanı, daha yakındır sana ruh eşinden

Sen ki kurumuş bir nergissin, yadigârsın bize kıştan

Daha güzelsin, mahir bir elden çıkmış zarif nakıştan

Haydi! aziz dostum, yürüyelim, kavidir bizim dağlar

O gürlek denizdedir masal, bu düş bir tek orda çağlar

 

 

 

Layemut Bir Ozan

 

Layemut bir ozan der ki:

Ey ince ışık

Tıpkı bir sarmaşık

Gibi yayılmalısın

 

Hava karardı, bir dolunay gibi alevlendi şamdan

Alacağın muzaffer bir aşk var şu lekeli yaşamdan

Kem topraklardayız aziz dostum, sür nazenin atını

Sana ayırdım tahtırevanın en özge arş katını  

Sen dipsiz kuyuların uçuk kalan güneşi değilsin

Doğaya fısılda, bütün deli güller sana eğilsin

Bulut gibi saçların var, ellerin ince birer fidan

Deniz kabukları topluyorsun olmayan bir kıyıdan

Dilindeki nağme arı, gözündeki yaş bile serin

Doğaya verdiğin pür öpücüktür ülküsel eserin

 

 

 

 

Meryem Ana Kandili Sönmeden

 

Meryem Ana kandili sönmeden

Elimde biten bu som tacı

Sen ey yüce şifacı

Öylece gizlemelisin

 

 

Hava karardı, bir dolunay gibi alevlendi şamdan

Kalmadı elimizde erke, kalmadı birkaç koşamdan

Ey gözleri bir fener ışığı gibi parlayan çocuk

Soluğu kesilmiş ak tayların içindedir tomurcuk

Cemre onların eliyle iner, iffetidir toprağın

Dev güneşler gibi ezilir altında dişi kısrağın

Müstakil bir ezgidir çalınırsın, sesin çok dalsızdır

Eline aldığın aşk kılıcı bundan sonra kınsızdır

Gelecek ol, mavi bir kuş yüreğine binene kadar

Sarıl kabuğuna, Luna yeryüzüne inene kadar

 

 

 

 Yeni Bir Şarkı

 

Yeni bir şarkı

Bir ince ezgi, bir efsun

Dost, bana kalbini sun

Söyleyeceğim sana farkı

 

 

Hava karardı, bir dolunay gibi alevlendi şamdan

Alacağın muzaffer bir aşk var şu lekeli yaşamdan

Dinleyeceğin bir nev şarkı, bir bahar var göreceğin

Aşkın kıyafeti var, kendi ellerinle öreceğin

Tanrı mor ovaları arşınlasın sen ona aldırma

Yükün her zamankinden çok, asla tek başına kaldırma

Şimdilerde ağır bir makamdan şarkını okuyorsun

‘’Onu’’ bulacağın için mi bu kadar hoş kokuyorsun?

Söyle bana sandalın seni hangi kıyıya götürür

Hangi kıyıda bekler seni adı aşk olan minyatür?