Şeytan fısıldadı,

Senin lanetin benim pençelerimde. Tavrın sivriltiyor tırnaklarımı ki devam et; et ki gün gelip çattığında kollarında bir güneş söndürebileyim. Sefilsin, o kadar ki yaşarken kimse görmedi seni, öldüğünde de kimse gömmeyecek. Çürüyeceksin. Gece bile sana değmek istemeyecek. Yerle göğün eşiğinde kalakalacaksın. Etin tırnaktan, başın gövdeden ayrılacak. Ondan önce kıyımlar başlatacağım. Masalların cebine ağıtlar doldurup denizlere fırlatacağım. Fısıldarken zaman ninnisini, sancılar salacağım tabiata ve benim kahkahalarım tüm anlatılanların üstünü örtecek. Kötülüğün bayrağını insanlığın kalbine diktiğimi görmeden ölmeyeceksin. Ben fırtınaların derisini yüzen atları şahlandırırken savaş meydanlarında, melek yılkı atının sırtında olacak. Bekle.

Melek fısıldadı,

Senin mucizen benim ellerimde. Tavrın okşuyor avcumu ki devam et; et ki gün gelip çattığında kollarında bir güneş doğurabileyim. Eşsizsin, o kadar ki yaşarken farkında olmadan değdiğin ne varsa öldüğünde onlar da ruhuna sarılacaklar. Filizleneceksin. Gece her değdiğinde sana gurur duyacak. Yerle göğün arasında olacaksın. Ruhun bedenden ayrılacak fakat birbirlerini ebediyen hatırlayacaklar. Ondan önce güzellikler salacağım. Denize düşen ağıtlara masallar örüp yukarı çekeceğim. Fısıldarken zaman ninnisini, insanların yüreklerini arıtacağım. İyiliğin bayrağını insanlığın kalbine ektiğimi gördüğünde, yaşamak seni daha da mutlu edecek. Ben fırtınaların ve atların dinginliğini sağlarken, şeytan yorulacak. Bekle.