Yolun uzunluğunu, iyiliğini veya kötülüğünü öngörmeye çalışmayı bıraktığım zamanlardayım. Bazı yangınlar kalıcı izler bırakırmış vücuda. Hiçbir şey çocukluğumda ağlak girdiğim soğuk yatak kadar geçici kalmadı. Bana kimse ölümden bahsetmedi. Yaşınla büyüyen yaraların olacak demedi. Doğum günleri, yaşımla gelen yaraları karşılama enstitüsü. Yirmi yıldır her yarayı kendimle karşıladım. Fiziksel kalabalıklar içinde daralmış ve sıkışıp kalmış bir ruhum ben. Umut etme umudunu yitiriyorum.
—Bugün ne yaptın?
—Hiçbir şey!
Kendimi bulamıyorum, çaldığım her kapı sessiz çığlıklarla çarpıyor yüzüme.
Kendimi bulma adına girdiğim her yol çıkmaz sokak. Her zamankinden daha yere yakınım. dünya hengame, karmaşa içinde. Dünya, kırışık yüzler yuvası.
Buradaki herkes boynuna astığı ipe yabancı.
İnanın ben bu çatlakta filiz vermek için çabaladım.
Ama belediyenin oraya yol çalışması yapacağını öngöremedim.
Sonra sonra televizyonda bir bey amca çıkıp göğsünü gere gere "O yolları ben yaptım!" dedi. Ama o enkazın altında benim filizlenecek çiçeğim vardı, çiçek açacaktım.
Açamadım.
Döndüğüm her sokakta bulunan gözler üzerime çevriliyor. Çıktığım her yokuş haneme zarar. Sanırım Tanrı beni ısındırmadan sokmuş oyuna, koşmaktan kan geliyor boğazıma henüz yirmi bir yaşımda. Hayatımın kondisyonu düşükmüş, savaşmam gerekmiş umut etme adına.
Henüz yirmi bir yaşımda.