Bakıp parlak, ıslak trabzanlara uzun zamandır aklımda dolanan şarkıyı mırıldandım:
Boşver beni mühim değilim
Bu onun hikayesi
Çok beyazdı, kir tutardı
Ömrü kelebek kadardı.
Yıllar önce biri öldü ve ben nefret ettim bu hayattan. Ben daha 17 yaşındaydı, dedim, insanlar "ölmek istiyordu zaten" dediler. Ben çok neşeliydi, dedim, insanlar "intihar etmeye kalkmıştı, iyi değildi" dediler. Ben özledim, dedim, insanlar "yakın mıydınız?" dediler...
Yakındık... O bana kalbini açacak kadar cesurdu ama ben cenazesine bile gidemeyecek kadar korkaktım. O saçma lakaplar takar severdi beni; bense sarılmadan ayrılacak kadar dalgındım. Oldum olası hep biraz dalgındım zaten, fazlaca kör. Ne düşünürdüm bilmiyorum. Neydi önemli konum hatırlamıyorum. Hatırlamak önemli de değil; ben böyleydim. Hem sevmek, bir şeye onun gibi bağlanmak isterdim hem de korkar arkama bakmadan kaçardım. Fazla meşguldüm kendimle, geleceğimle... Daha mı önemliydi o kaçırmak istemediğim otobüs? Koşmak istediğim ev...
O yıllar önce öldü. Bir çocuk öldürüldü. 17 yaşında... Eve dönerken bir madde bağımlısı tarafından... Ne dünya yok oldu ne insanlar üzüldü ne de ben daha cesur oldum. İnsanlar korktu, sadece izledi. Başka biri sadece fotoğrafını çekti, paylaştı. Bense o fotoğrafı günler sonra görüp hıçkırıklara boğuldum. Hiç kimse o on satırlık haberi okumadı, hiç kimse onu tanımak istemedi. Bense daha iyi yaşamaya çalışmadım. Bir resim çizdim, birkaç kitap okudum, uyumadan çalıştım kendimden kaçtım; karanlık, hiçbir sonuca ulaşmayan bir yazı yazdım. Ben hiçbir şey yapmadım. Bütün insanlar gibi sadece geride kaldım.